Galtasaray’in Rijkaard ile ciktigi yeni yolculuga dair bir degerlendirme yapmadan once gectigimiz iki sezonun muhasebesinin cok iyi yapilmasi gerektigini dusunuyorum.
2007-08 sezonu Galatasaray icin yeni yonetimiyle beraber bir ‘yeniden yapilanma donemi'nin baslangiciydi aslinda. Takimin basina Gerets’in yerine Karl-Heinz Feldkamp getirilmis, oyuncu kadrosu da buyuk olcude yenilenmisti. Bu yenileme yapilirken de eldeki kaynagin buyuk kismi Schalke’den alinan Lincoln ve Copenhagen’den gelen Linderoth’a ayrilmis, bu iki oyuncunun yanina da maliyeti dusuk Servet, Hakan Balta, Volkan Yaman, Nonda, Baris, Serkan Calik, Bouzid, Orkun gibi bircok ekleme yapilmisti. Neticesinde, Lincoln ve Linderoth’un sezon boyunca neredeyse hic gozukmeyisi, fakat birer rol oyuncusu olmasi beklenen isimlerin one cikip sampiyonlukta basrolu oynayisi sebebiyle enteresan ama ayni zamanda cok basarili bir sezon oldu 2007-08 Galatasaray icin. Ayni dogrultuda, sezonun bitimine 2 aydan az bir zaman kala Feldkamp ile yollarin ayrilip yerine getirilen Cevat Guler’le kalan tum maclarin kazanilmis olmasi da bir koseye not edilmeli. Ancak, oyle ya da boyle, sezon sonu gelinen noktada Galatasaray’in elinde sampiyon olmus bir takim ve Arda, Servet, Ayhan, Hakan Balta, Mehmet Topal, Baris, Ugur, Aykut, Emre Gungor, Emre Asik, Sabri, Serkan Calik gibi neredeyse tamami milli takimlarda oynayan, genc ve yerli oyunculardan kurulu bir cekirdek kadro vardi – ki bir sezon gibi kisa bir surede boyle bir iskelet yaratilmasi bence en az sampiyonluk kadar buyuk bir basariydi.
Bu kadro ligde yakalanan basarinin ustune, bir de 2008 Avrupa Sampiyonasi’nda yari final goren A Milli Takim’in temelini olusturunca, Galatasaray gelecek adina inanilmaz elverisli bir konuma geldi. Bir sene once “gelecek vaad eden”, ancak cok da esamesi okunmayan isimler, 12 ay icerisinde hem Turkcell Super Lig Sampiyonu, hem de Avrupa Sampiyonasi Yari Finalisti olmuslardi. Sari-Kirmizi’li yonetim, bunun devamini Michael Skibbe’yi goreve getirerek saglamak istedi. Alman hoca, ulkesinin Milli Takimlari, Borussia Dortmund ve Bayer Leverkusen’i iceren CV’si goz onunde bulunduruldugunda, eldeki genc ve basariya ac kadronun basina getirilebilecek en uygun isimlerden birisiydi. Kaldi ki Feldkamp’in arkasindan gelen ismin yine bir baska Alman olmasi ve yardimci olarak Umit Davala tercihi, bu anlamda sureklilik saglamak ve ilerleyen senelerde bir ekol olusturabilmek adina cok dogruydu.
O gun icin Skibbe’nin elindeki takima, Lincoln ve Linderoth haric, soyle bir goz atalim:
Aykut, Ugur, Servet, Song, Hakan Balta, Ayhan, Mehmet Topal, Baris, Arda, Nonda, Umit Karan (Orkun, Emre Asik, Emre Gungor, Sabri, Serkan Calik, Aydin Yilmaz)Sadece iki yabancisi olan, ilk onbire bir forvet, kulubeye de 2-3 takviye ile potansiyeli en ust seviyeye cekilebilecek bir kadroydu bu bence. Uzerinde israr edilse cok onemli isler basarirdi.
Iste tam bu noktada Galatasaray yonetimi, Sampiyonlar Ligi’nin buyusunden olsa gerek sabirsiz davranarak, icinde bulundugu mukemmel pozisyonu tehlikeye atacak, daha sonra da yanlis oldugu herkes tarafindan gorulecek bir karar aldi ve takimin lider oyuncu kadrosunda koklu bir degisiklige gitti. Hakan Sukur ve Song ile sozlesme yenilenmezken, takimda kalan Hasan Sas ve Umit Karan gibi isimler de geri plana atildilar. Bu isimlerin yerine ise kariyerleri eldeki genc kadronun cok uzerinde olan Baros, Kewell, Meira, De Sanctis gibi yabancilar, bir onceki sezon etkisiz kalmis, huzursuzlugu her halinden belli olan Lincoln ile birlikte ‘tepeden inme’ bir sekilde takimin merkezine oturtuldu. Oysa bence yapilmasi gereken takimin liderliginin kademeli bir sekilde arkadan gelen Ayhan, Emre Asik, Servet, Arda, Ugur onderligindeki gruba devredilmesiydi. Lincoln Skibbe gidene kadar muthis top oynamis, Baros 20 kusur gol atmis, Kewell taraftarin sevgilisi olmus, Meira da kulube para kazandirmis olabilir. Ancak bunlarin tumu, Galatasaray’in kullanamadigi firsatin yaninda cok degersizdir benim gozumde. Galatasaray, sahip oldugu yerli cekirdegi destekleyip, yuceltecegine, basarili olabilecegini ispatlamis bu oyunculari –tekrardan– geri plana atmis ve onlarin gelisimine buyuk zarar vermistir. Dunyanin her yerinde, genc oyunculara kendilerini gosterdikleri surece daha fazla sorumluluk yuklenir – ki boylece kisisel gelisimleri ve takim icindeki pozisyonlari da futbol yetenekleriyle beraber kol kola ilerleyebilsin. Boyle bakinca, Kewell’a yer acmak adina Arda’nin sag kanada itilmesi, en ufak form dusukluklerinde Baris ve Mehmet Topal’in kesik yemesi, yerine transfer yapilan Aykut’un sozde guven mesajlari ile poh pohlanip Sampiyonlar Ligi on elemesinde kurtlarin onune atilmasi ve daha niceleri, hep Galatasaray’in gelecegine zarar vermis buyuk idari hatalardir benim gozumde.
Bir de Lincoln tercihi var basli basina incelenmesi gereken. Gecmisi bilinerek alinmis hesapli bir kumardi Lincoln. Ya kariyerinde daha once bulamadigi huzuru Galatasaray’da bulup “Ikinci Hagi” olacakti, ya da ayni Schalke’deki son senesinde yaptigi gibi takimi dinamitleyecekti Brezilyali. Durum boyleyken ilk sezonunda tutmayan Lincoln kumarinda ikinci sezon israr edilmesini, hele hele Brezilyali’nin kaptanlik mertebesine kadar yukseltilmesini anlamak gercekten mumkun degil. Bugun gelinen noktada, duruma sasiran insanlar olmasina sasiriyorum ben asil.
Bu hatalar alt alta yazildigi zaman da ortaya basariya tok, mac secen, veteran bir takim cikti ve elindeki oyuncu kalitesine kiyasla cok basarisiz oldu Galatasaray.
Gelelim bugune… Galatasaray yonetimi, gercekten basarili bir ise imza atarak yeni sezon icin takimin basina Rijkaard’i getirdi. Ancak burada asil belirleyici olacak olan, Hollandali’ya sabredilip sabredilmeyecegidir benim gozumde. Rijkaard’in kafasindaki oyun sistemini takima oturtmak icin gercekten zamana ihtiyaci var. Sparta Roterdam ile Hollanda’da kume dusmesi ve Barcelona ile ilk sezonunda yaptigi son derece yavas baslangic buna ornek gosterilebilir. Bu noktada iki sezonda 5 teknik adamla calismis, gectigimiz sezon ligin baslamasindan 6 hafta sonra Skibbe’nin yardimcilarini kovmus su anki Galatasaray yonetiminin bu sabri gosterebileceginden ciddi anlamda suphe ediyorum.
Kadro ici dinamiklerin yonetilmesi konusunda ise gectigimiz sezon yapilan hatalar belirli olcude anlasilmisa benziyor ki Arda Turan gectigimiz gunlerde takimin kaptanliga getirildi. Emre Asik ve Ayhan’in agabeylik yapacagi bir soyunma odasinda, yonetim ve Rijkaard tarafindan desteklenecek bir Arda bu gorevi basariyla yerine getirir bence. Lincoln’un takimdan ayrilmasinin da, sirf diger oyuncularin uzerinden kalkacak olan golgesi sebebiyle, Galatasaray adina onemli bir ekleme olacagini dusunuyorum.
Yine, yeniden yapilanarak, yeni bir doneme giriyor Sari-Kirmizililar. Gectigimiz sezon yaptiklari her isi yuzlerine gozlerine bulastirmis olsalar da, gelecege umutla bakmak adina hala yeterli sebepleri var. Bunda en onemli etkenler de eldeki kadronun bir senede sifirlanamayan potansiyeli ve Rijkaard’in varligidir bence.
Not: Aslinda kamuoyundaki 4-3-3 fetisizmi ve Galatasaray’in yeni kadrosuyla ilgili genel bir degerlendirmeyi de bu yaziya eklemeyi planliyordum. Ancak yazi fazla uzayinca, daha okunabilir olmasi adina isin saha ici kismini ayri bir yazi olarak onumuzdeki gunlere birakmaya karar verdim.