7 Ocak 2010

Rabbime Sordum New Orleans Dedi


Santiyenin bitse de gitsek moduna girmesinden faydalanarak 30 Aralik aksami New Orleans'a dogru yola ciktik. 900+ mil, 3 sofor, 1 arac. ABD'deki gezip gordugum en guzel sehir olmasindan mutevellit 4. gidisim oldu bu. Ekimde temelli donmeyi planladigimdan bu son New Orleans ziyaretimdi muhtemelen. Katrina'dan okkali tokat yemesine ragmen turistik yerlerini duzeltmeleri pek zaman almadi. Sehir Sugar Bowl maci icin gelen Florida ve Cincinnati'li taraftarla tasmisti. Ozellikle yilbasi gecesi kalabaliktan sokakta yurunemiyordu.



New Orleans'a once Ispanyollar, sonra da Fransizlar yerlesmis. 300 yillik kiliseler etrafa serpistirilmis. French Quarter bolumu sirin evler, sayisiz kafe/restoranlar ve kendine has magazalarla dolu. Alisveristen tiksinsem de tahta hediyelik esya satan mekan gibi yerler hosuma gidiyor. Anlamadigim modern sanatlari icra eden atolyeleri, falcilar, sokak gostericileri, muzisyenler, hepsinden cok da Bourbon St. surekli hareket halinde. Oraya gidip baymanin imkani yok, daha da onemlisi eglencenin yas spektrumu cok genis. Ornegin bar/pavyon sokagi Bourbon St.'te oglen 2'de alkolden kusan 20'li yaslarinda sapsal da mevcut, coluk cocukla Cafe Du Monde'da Beignet yiyen aile babasi da. 1700'lerde insa edilmis St. Louis Katedrali oldukca ihtisamli, bahcesinde dolasmak da ayri bir keyif. Arada bu bloga yorumda bulunan "Cahil" kod adli cahil Amerika'daki kiliselerde mum yakma adeti olmadigindan dem vurur hep. Kendisi kiliseye sirf cemaatten kiz kesmek icin gitmese icim yanmayacak. Velhasil, mum bolumu bile var.


New Orleans'a ilk gidisimde dunyanin en delikanli insani olan arkadasimla yuruyorum bir gece. Abi dedi, kizlar Turk oldugum icin yuz vermiyor, bundan sonra ben Rus'um. Sen Dinamo ol ben Kiev. Kiev Ukrayna'da diyerek lafi uzatabilirdim elbet, ama kisa yoldan Ruslar'in sevimsiz oldugunu, kimlik degisiminden medet umuyorsa ancak Italyanlik'tan ekmek yiyecegini soyledim. Derken bir baktim bir kizla konusmaya basladi. Merhaba-merhaba, naber-iyidir faslindan sonra I'm Italian dedi alakasiz bir sekilde. Biraz zorlama oldu ama iyi gidiyor diye dusunmustum. Biraz erken davranmisim cunku kiz ismini sorunca Kiev dedi. Kisa bir sure sonra kiz uzadi gitti tabii. Oglum dedim hani Italyan'din ne Kiev'i. Gecenin geri kalanini kah Kiev, kah Baggio olarak sayisiz kizla tanisarak gecirdi. Resmen Kiev Baggio kadar kendine guvenen bir erkek yoktu dunyada, cok buyuk bir karakter yaratilmisti o gece.


Neyse, son ziyarete donelim. Robcan'in kiz arkadasi Hristiyan bir molla versiyonu. Pazar gunu seferi olacagimizdan Cumartesi aksami kiliseye gitti. Firsattan istifade kumarhaneye kactik ve rulet oynadik. Dunyanin en cingene kumarbazlari olarak $6 artiya gecince masayi terketmeye calismamiz isletmecileri ifrit etmis olabilir biraz. Hayattaki amacimiz masadan pozitif degerde kalkmakti. Neyse dedik madem geldik kardan zarar edelim hic degilse. Bu sefer neye koyduysam geldi, +$43'e kadar ciktim. Masadan da cebimde fazladan $30 dolarla kalktim. Kisa gunun kari, enayi dolari. Fiyat performans kistasi kuvvetli olan bir diger alan da beles canli muzik. Barlara para vermeden girip cikabiliyorsunuz. Blues, jazz, populer rock, seytan muzigi hip-hop dahil olmak uzere hersey mevcut. Bira sisesiyle slide gitar calan keyif amcasini seyretmek eglenceliydi. Gerci adam belki 28 yasindadir da kullandigi maddelerden 45 gosteriyordur, bilemiyorum.


Haydan gelen mideme gitti nitekim. New Orleans'in mutfagi sahane. Cajun ve Creole lezzetlerini en siradan restoranda bile cuzi bir meblag karsiliginda tadabilirsiniz. Son gece simariklik yapip TV yildizligina soyunan sef Emeril'in restoranina gittik. Yanimda fotograf makinesi olmasina ragmen kuzu pirzola ve cikolatali suflenin cazibesini cekmemisim heyecandan. Robcan'in ismarladigi scallop (tarak, deniz kabugu hayvani) efsaneydi. Asagidaki yemek resimleriyle idare ederiz artik - Gumbo, Creole Shrimp, garip linguini. Zaten Sultans played Creole.



5 yorum:

KIRIMLI dedi ki...

guzel yazi olmus, diger favori amerika sehirlerin hangisi?

sampi dedi ki...

San Francisco, Miami, Chicago diyebilirim.

SF ve Miami'de hava guzel, yapacak cok sey var. Yasanilabilir yerler, ancak birinde surekli deprem, digerinde kasirga oluyor. SF-Istanbul saat farki 10 saat, onun icin hafta ici kimseyle konusamamak gibi negatif yani var. Miami'nin beles sahili arti puan.

Chicago cok iyi fiyat performans. Kira makul, park yeri sorunu az sehrin gobeginde degilsen. Gezmesi/mutfagi saglam, bir de kultur faaliyeti de surekli. Hub olmasi nedeniyle her tarafa gitmek kolay (Istanbul'a bile direk ucus var).

New York'a kilim, bence overrated. Cok kalabalik ve sehirden kacis yok. Araba dusmani ve pahali. Kutu kola markette 2 dolar olan sehirden cacik olmaz.

New Orleans sampi yine de.

cahil dedi ki...

miami'yi seversin tabi koftehor. Butun gun yiyip, aksam da eller havaya bi sehir. Dunyanin merkezi champaign'i amerika'da favori sehirlerin arasina almaman ise insanlik ayibi...

sampi dedi ki...

Fazil Say'in 2007 turnesi soyleydi asagi yukari: Londra-Paris-Barcelona-New York-Champaign. Baska birsey demiyorum...

Redman dedi ki...

Sampiyon Champaign de birinci kim?

Chicago benim de favorim buyuk ihtimalle. NY da apayri bir dunya oldugu icin bence mansiyon odulunu hak ediyor.