13 Ağustos 2010

Rafting Fikrasi


Bir Cinli, bir Polonyali, bir Hintli ve bir Turk rafting yapmaya gitmis fikra girizgahi olmasi gerekirken benim hayatimin normal bir parcasi olabiliyor. Gecen hafta macerayi sevdik ve inandik. Basardik mi pek bilmiyorum…

Benim memlekete geri iltica etmem turizm azmimi kamcilamis durumda. 17 gunluk roadtrip'ten sonra arkadaslarla bir haftasonu kacamagi yapmaya karar verdik. Hedef genclige donus ve adrenalindi. Arkansas Nehri'nin dinginlestigi Agustos ayinda rafting yapmak Coruh kadar zorlu olmasa da beni kesecekti. Robinho'yu ikna etmek zor olmadi. Kendisi birkac ay once Yunan resesyon ve keyif tanrisi Bobus Marleyus'a adandi ve oldukca fazla vakti var. Kiz arkadasi Yengecan ve kafa dengi kenk Gypsycan (kendisi cok benimsedi romanligi) benim 5. seviye nehir onerimi siddetle kinadi. 6. ve son seviye olum tehlikesi oldugundan bence 5 gayet makuldu. Istatistiksel olarak olmeyiz seklindeki savim onlari daha da korkuttu. Neticede 4. seviyede anlastik ve gecen Persembe is cikisi yola koyulduk.


1,100 mil ve 18 saat sonra Waffle Wagon isimli sirin bir mekanda kahvalti ettik. Havuzbasinda Penguenlerimi okudum. Bol uykulu bir gunu Meksika restoraninda ayagim kadar bir burrito yiyerek bitirdim.

Cumartesi sabah rafting mekanina gittik. Gobek yagi kivamindaki ayakkabilarimizi kiraladik ve nehrin kiyisina vardik. Ufak manevra hareketleri, minik beyaz su parcaciklari derken basladigimiz noktadan 6 mil otede ogle piknigi faslina eristik. Buraya kadar hersey planlandigi gibi gidiyordu. Neden sonra hersey epiklesti.


Onumuzde 10 millik bir etap vardi. 2 tane 5. seviye beyaz su bolumunu kimse dusmeden atlattiktan sonra Golden Gate koprusunun prototipi olan Royal Gorge'un altindan gectik. Modern pompalardan once, yakindaki Canon City sehrine nehirden su ulastirma sisteminin kalintilarini gorduk. Herseyin curumesi uzucuydu, restore edilse hidrolik muhendisligi dehasi sergisi olur.

Yolculugun sonlarina dogru raftlar kenara cekildi ve yuzme imkani dogdu. Nehir oldukca sakindi ve tam karsimizda uzerinden atlayacak yuksek bir kaya vardi. Robi'yle ben olur bu is diyerek rafttan atladik. Bu asamada vektor hesabi ilk defa isimize yaradi. Obur raftlara tutunarak kendimizi yukari cektik. Sonra da topluca antiloplar gibi nehri gectik. Yalniz antiloplar gecerken mutlaka fire verir ve en azindan bir tanesini timsahlar yer. Bu durumda bu ezik antilop ben oluyordum galiba, cunku karsidan karsiya gecerken sag ayakkabim cikti ve nehirden asagi dogru gitmeye basladi. Anin sokuyla durup ayakkabinin narince suzulmesine baktim. Robi'nin sonradan soyledigine gore Besiktas'in gol kacirdiginda yaptigim el hareketlerini sergilemisim. Nehirde durunca vektorler yine devreye girdi ve asagi dogru kaymaya basladim. Bu sirada durumu vahimlestirmek adina Forest Gump replikleri duydum. Universitede futbol oynarken edindigim sari La Casa Futbol tisortumu giyiyordum, ustelik arkamda soyadim yaziyordu. "Swim yellow shirt man, swim" diye uyarilacagim aklimin kosesinden gecmemisti. Karsi kiyiya tek ayakkabili bir sekilde vardigimda ilgi odagi olmaktan gercekten hoslanmamistim. Yine de macera yerini bulsun diye kayaya tirmanip atladim. Bu sefer de Robi'nin dedigine gore parasutle atlarkenki urkmus ama kaderini kabullenmis suratimi sergilemisim.


Neyse, etabi bitirdik ve Denver'a dogru yola koyulduk. Manzarali bolgeden gecmek icin yolu uzattik ama degdi dogrusu. Yalniz tepeciklerden icinde 4 kisi olan, bagaji dolu, 138 hp'lik bir Hyundai Sonata ile cikmakta zorlandigimizdan biraz yavas ilerledik. Sanzimani zorluyoruz, biraz momentumu muhafaza et desem de Robi Turk olmadigindan virajlarda yavaslamayi tercih etti. Kacinilmaz sonun habercisi gibiydi bu.

Aksam Denver'da otele yerlestik. Yemege Buckhorn Exchange'e gittik. Bu restoran sehrin en eskilerinden biri ve Theodore Roosevelt'in musterileri arasinda bulunuyor. Her taraf ici doldurulmus hayvan ve tarihi tufekle dolu. Yedigim blackened bizon kaburgasi kadar leziz et cok nadir bulunur herhalde. Ozellikle yagina bittim, cop sis gibi yagi etinden daha guzeldi. Bildircin, geyik, kuzu, horoz ve cingirakli yilandan olusan masamiz beni tatmin etti. Olmeden once bir kere daha orada bizon eti tatmak isterim.

Pazar gunu planlara uygun sekilde sabah 8'de yola ciktik. 1000 milcik yolumuz vardi ama moraller tavandaydi. Zorlanmadan ilerliyor, muhabbet ediyor ve muzik dinliyorduk. Nebraska'nin sonsuz misir tarlalari bile sinirlendirmiyordu. Ta ki ugursuz Iowa'nin gobegine erisene kadar.

Sonatacan'in sanzimani naz yapmaya basladi ve en sonunda vitese gecmemeye karar verdi. Gece 11'de 4 kisi yolda kalmistik. Yengecan'in Chicago'dan 6:45'te ucagi vardi, benle Gypsycan da ise gitmek zorundaydik. Her zaman oldugu gibi maceramda en karanlik saat mucizenin oldugu zamana denk geldigi icin hic panik yapmadim. Kackar Dagi'nda kayboldugumuzda rastladigimiz coban, akabinde buldugumuz yayla buna ornektir.

Bu sefer yardimsever Amerikalilar durumu kurtardi. Cember sakalli kLiselim (Othellocan'in dindar batililara taktigi isim) aile babasi klanini eve biraktiktan sonra bizi almaya geldi. 1 saat mesafedeki hava alanina araba kiralamak icin yola ciktik. 240,000 mil'deki dokuntu Chevy Suburban'iyla yaylanarak yardirmaya basladik. Aracin benzini bitmek uzereydi. Kadirsinaslik yaparak depoyu ben doldurdum, ama gel gor ki aracin deposu 130 Litre cikti. Bu sirada cop torbasinda tasidigim GPS, cep telefonu, muhtelif sarjinholarla dolu tekno paketimi harbici cop zannederek camdan atmaya kalkti. Adami engelleyince de bu ne bicim man-purse diyerek gururumu incitti.

Neyse, arabayi kiraladik, apacilerle Hyundai bayiinde bulustuk. Bu sefer Robcan geriye kalan 500 km'yi bazen calisan araciyla yapabilecegini iddia etti. Iddiasi Discovery Channel'da belgesilini seyrettigim dunyanin en buyuk kamyon dinlenme tesisi Iowa 80'ye kadar surdu. Kenara cektik, Yengecan'i alarak yola devam ettik. Robcan geceyi gecirmek icin calismakta olan tek vitesi olan geri vitesle McDonald's park yerine girdi. Tir soforleri Yengecan'in leopar desenli battaniyesine ortundugunu gorsun istemedigi icin dinlenme tesisinde kalmayi tercih etmedi. Polis gelirse McMuffin bekliyorum dersin diye ogut vererek yola koyulduk.


Sabah 5'te eve geldigimde galiba macera yerini buldu, bir dahaki sefere daha zor ve daha tehlikeli birsey dusunmem lazim diyerek yattim.

Hiç yorum yok: