6 Temmuz 2010

Welcome to Machine



Konsere gittigimden beri 3 ay oldu ve artik yazmanin zamani geldi. Nisan'da Redman'e yaptigim ziyarete dair Tail of the Dragon isimli bir yazi yazmistim. Bu da onun devami olsun.

Ziyaretin ana bahanesi Pink Floyd tribute band olan The Machine'in Atlanta Senfoni Orkestrasi ile beraber verecegi konserdi. Araya biraz Playstation, biraz et, cokca Jes Baggio misafirperverligi, muayyen miktar ince belde cay, ucundan da futbol karismis olabilir.

The Machine uzunca bir suredir Pink Floyd sarkilarini kimi zaman kopyalayarak, kimi zaman dogaclayarak calan bir grupmus brosur yalan soylemiyorsa. 2006-7 sezonunda ogrenciyken Roger Waters konserine gitmistik Cahil'i de yanimiza alarak. Benim '94 model VW Golf'un sag on koltugu kirildigi icin apartmana cikarmistim. Ayakkabi baglama koltugu olarak kullaniyordum. Neyse, dunyanin arka koltuk diz mesafesi en buyuk kompakt arabasiyla yardira yardira gitmistik Roger Reis'i dinlemeye. Virajlarda aracin sigorta kutusu debriyaja dustugunden biraz zorlanmistik ama hikayeyi ozellestiren de arabanin karakteriydi.

Bu sefer is ve as sahibi olarak daha klas bir sekilde vardik mekana. Uzerlerimize Redman'in PF tisortlerini giydik (benimkini yolda giydigim icin pek cekici degildi). Bekledigimden daha iyi entegre edilmis senfoni orkestrasi guzel bir tat verdi. Santor kelimeleri yutarak soylediginden, bir de David/Roger seviyesinden daha asagida oldugundan not kirsam da gece cok eglenceliydi. Ozellikle vokal yapan bayana hasta oldum (videoya dikkat). The Great Gig in the Sky'da dokturdu ve herkes ayakta alkisladi. Dark Side albumunde bu kismi vokalist bayan Clare Torry'nin album konsepti aciklandiktan sonra tek defada dogacladigini belirtmek gerekir. Richard Wright 2008'de vefat ettikten sonra bir daha asla Pink Floyd olmayacak olmasi cok uzucu.

Wish You Were Here'den underrated album Meddle'a kadar pekcok alinti yaptilar. Sanirim bir tek Animals albumunu esgectiler, onun icin o tisortu yolda giymem isabet oldu. Echoes calmalari ilgincti, yeniyetmeler 20 dakikalik sarkiya yeterince dumtiscistak yok diye dayanamazlar buyuk ihtimal. '70'lerde en cok satan albumler Pink Floyd, Led Zeppelin gibilerine aitken gunumuzde niye embesil repci midir hiphopcu mudur onlar prim yapiyor anlamak mumkun degil. Teorim cep telefonlarinin insanlari aptallastirdigi yonunde.

Milan Kundera'nin The Book About Laughter and Forgetting adinda bir kitabi vardir. Milancan "bu kitap Tamina'nin (ana karakter) maceralarina, onun maceralari anlatilmadigi zaman da ona dairdir" mealinde bir cumle kullanmis son bolumlerde. Pink Floyd dinledikce ve okudukca (ornek) grubun Syd Barrett'e ait veya Syd Barrett'e dair oldugunu dusunmeye basladim. Yaraticilik, delilik, farklilik ve deneysellik yonleriyle grubun liderligini alip ruhsal saglinin bozulmasindan sonra grubu arkadaslarina teslim etmesiyle Syd Barrett bir liderden bir temaya donustu. Neyse ki vefa Londra'da bir semt ve konserlerde resimler ve anonslarla seyircilere hatirlatiliyor.

Konsere gitmenin en guzel kismi kafadengi biriyle cikista "olm inanilmazdi su sarkiyi boyle caldilar bu sarkiyi soyle caldilar vs." muhabbeti yapmak. Ayriyeten gizli kamera cekimiyle sesimizin ne kadar boktan oldugunun belgelenmesi komikti. Onlari paylasmiyorum kulaklariniz kanamasin diye.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Syd Barrett Pink Floyd'dur, Pink Floyd'un can damarıdır. Hep şunu savundum, müzikal anlamda doğrudan verdiği etki çok küçüktür ama o Pink Floyd'un ruhudur. Waters'ın sözlerinde, Gilmour'un rifflerinde, Rick'in her deneysel nağmesinde, Nick'in dingin perküsyonlarında kendini yoğun biçimde hissettiren o dinleyeni kahreden melankoli Syd'den beslenir. Benim gözümde o kendini müzik tarihinin en büyük grubu için feda etmiş bir adamdır. Comfortably Numb'ı dinlerken hüzünlenmek, SOYCD'ı dinlerken hayıflanmak, Poles Apart'ı dinlerken pişman olmak Syd'i anlamadan, tanımadan imkansızdır.