19 Ocak 2011
Jimi Hendrix - Woodstock '69
- Calmaya baslamadan once perde say.
- Disinle solo at.
- Cocukken sana verilen ilk gitar sagak oldugu icin telleri tersten takmaya alis (gitar bas asagi nitekim).
Bu Lucciano Pizzichini denen ufaklik da gelecegin Jimi'si.
25 Ekim 2010
Iyi Y Guzel
Stairway to Heaven yorumu:
Metallica'dan Orion (Cliff Reis'e selam olsun):
Bu da kendi parcalari Diablo Rojo:
Bonus olarak Tamacun:
6 Temmuz 2010
Welcome to Machine
Konsere gittigimden beri 3 ay oldu ve artik yazmanin zamani geldi. Nisan'da Redman'e yaptigim ziyarete dair Tail of the Dragon isimli bir yazi yazmistim. Bu da onun devami olsun.
Ziyaretin ana bahanesi Pink Floyd tribute band olan The Machine'in Atlanta Senfoni Orkestrasi ile beraber verecegi konserdi. Araya biraz Playstation, biraz et, cokca Jes Baggio misafirperverligi, muayyen miktar ince belde cay, ucundan da futbol karismis olabilir.
The Machine uzunca bir suredir Pink Floyd sarkilarini kimi zaman kopyalayarak, kimi zaman dogaclayarak calan bir grupmus brosur yalan soylemiyorsa. 2006-7 sezonunda ogrenciyken Roger Waters konserine gitmistik Cahil'i de yanimiza alarak. Benim '94 model VW Golf'un sag on koltugu kirildigi icin apartmana cikarmistim. Ayakkabi baglama koltugu olarak kullaniyordum. Neyse, dunyanin arka koltuk diz mesafesi en buyuk kompakt arabasiyla yardira yardira gitmistik Roger Reis'i dinlemeye. Virajlarda aracin sigorta kutusu debriyaja dustugunden biraz zorlanmistik ama hikayeyi ozellestiren de arabanin karakteriydi.
Wish You Were Here'den underrated album Meddle'a kadar pekcok alinti yaptilar. Sanirim bir tek Animals albumunu esgectiler, onun icin o tisortu yolda giymem isabet oldu. Echoes calmalari ilgincti, yeniyetmeler 20 dakikalik sarkiya yeterince dumtiscistak yok diye dayanamazlar buyuk ihtimal. '70'lerde en cok satan albumler Pink Floyd, Led Zeppelin gibilerine aitken gunumuzde niye embesil repci midir hiphopcu mudur onlar prim yapiyor anlamak mumkun degil. Teorim cep telefonlarinin insanlari aptallastirdigi yonunde.
Milan Kundera'nin The Book About Laughter and Forgetting adinda bir kitabi vardir. Milancan "bu kitap Tamina'nin (ana karakter) maceralarina, onun maceralari anlatilmadigi zaman da ona dairdir" mealinde bir cumle kullanmis son bolumlerde. Pink Floyd dinledikce ve okudukca (ornek) grubun Syd Barrett'e ait veya Syd Barrett'e dair oldugunu dusunmeye basladim. Yaraticilik, delilik, farklilik ve deneysellik yonleriyle grubun liderligini alip ruhsal saglinin bozulmasindan sonra grubu arkadaslarina teslim etmesiyle Syd Barrett bir liderden bir temaya donustu. Neyse ki vefa Londra'da bir semt ve konserlerde resimler ve anonslarla seyircilere hatirlatiliyor.
Konsere gitmenin en guzel kismi kafadengi biriyle cikista "olm inanilmazdi su sarkiyi boyle caldilar bu sarkiyi soyle caldilar vs." muhabbeti yapmak. Ayriyeten gizli kamera cekimiyle sesimizin ne kadar boktan oldugunun belgelenmesi komikti. Onlari paylasmiyorum kulaklariniz kanamasin diye.
16 Ekim 2009
Spaghetti Western Insanin Kendine Yakisani Giymesidir

Liseden cok yakin bir arkadasimla muhabbet ettik internetten. Sergio Leone konu basliklarindan biriydi. Spaghetti Western'in babasi kendisi. Filmlerini tekrar seyrettim son birkac haftada. Western trilojisi (A Fistful of Dollars, For a Few Dollars More, The Good, The Bad, and The Ugly) mutlaka seyredilmeli. Karakterleri cok iyi isliyor ve seyirciyi kahramanin olanca cinligine ve cikarciligina ragmen arkasina aliyor resmen. Genellikle ayni aktorleri kullaniyor. Bir filmde kotu adam obur filmde figuran falan olabiliyor. Clint Eastwood Western trilojisinin yildizi, rolunun de hakkini veriyor. Yalniz Once Upon a Time in America'da Robert De Niro'yla calisinca "Sonunda gercek bir aktorle calistim" dedigi icin Clintcan'la bozusmuslar, wikipedi'den ogrendim. Ama hakkaten Robert De Niro muazzam oynamis o filmde. Zaten bos bir filmi yok kendisinin, dunya ezigi Brazil'de bile dokturmus hatta. Once Upon a Time in America dekor, kostum ve produksiyona verilen onemle baska bir film. Sergio'nun fikir babasi oldugu, hikayeyi gelistirip karakterleri yarattigi, uzun emekler sonunda uretilen bir eser. 20. yy.'in basinda New York'un Musevi mahallesindeki cocukluk arkadaslarinin suc alemine girisini konu aliyor. Film agir ilerledigi icin baglantilari kurabiliyorsunuz, yoksa flashback'ler falan biraz kafa karistirici. Filmin Amerika'daki sabirsiz seyirciler icin kirpilmis versiyonu Amerika'da cok basarisiz olmus ama Avrupa versiyonu DVD'sini bulursaniz (veya mininova.org'a basvurursaniz) uzun, olmasi gerektigi gibi seyredebilirsiniz.
Son olarak Leone'den bir alintiyla bitirelim:
"I like Clint Eastwood because he has only two facial expressions: one with the hat, and one without it."
The Good, The Bad, and The Ugly'nin film muzigi: