Blogdaki eski yazilari temizleyip yorumlari tekrar okuyordum. Farkettim ki Kalten Pasa'nin asagidaki yorumu paylasilmayi hakediyor. Cos(x) bolumu saheser.
***
Galatasaraylı bir arkadaşım iki sene önce "Şu an Galatasaray'da oynayan tüm yabancıları gelmeden önce de ismen biliyordum" demişti de için için sinir olmuştum, iki sene geçti daha bile aşama kaydedildi bu konuda. Bir Beşiktaşlı olarak üzülüyorum.
Misâl bir karşılaştırma yapsam Beşiktaş'a gelmeden önce ismen tanıdığım üç kişi var: FM 2006'da Juventus'a "Contract expiring" olduktan sonra kuvvetli yedek olsun mantığıyla aldığım Ernst ve Sivok ile hep Serie A'nın kalburüstü takımlarında oynamış olan Ferrari --bu üçlünün de şu anda takımı nasıl ayakta tuttuğu aşikâr.
Fink'i bilmiyordum, sonradan bir ara Youtube'u turlarken "Hem penaltı hem gol" cümlesine kaynak olduğunu farkettim sadece FB maçındaki eliyle. Bobo, Tello, Delgado kimdi zaten Tigana öncesinde bilmezdim. Nobre, Holosko ve Tabata'yı da başka takımlar için TR ligine gelene kadar duymamıştım hâliyle.
Zamanında FB de bu tip transferler yapıyordu, Appiah-Alex-Ortega-Kezman-Güiza-Lugano-Edu gibi transferler "Oyuncunun bilinilirliği/Yaş" skalasında çok yüksek yerlerdeydi. Hakan Bilal Kutlualp gittikten sonra Brezilya'dan doktor-manav kim varsa getirmeye başladılar (bkz. Baroni) ve Carlos'un kesirin paydasını yükseltmesiyle de skala tekrar ortalamaya çekildi. Zaten Zico'yla gelen Çeyrek Final başarısında da bu ilk transferlerin payı çok yüksek.
GS'yi önümüzdeki 1-2 senede yıkabilecek tek etken zaten sabıkalı oldukları yabancı-Türk çekişmesidir bence. Her ne kadar ağır abiler ufaktan yollandı ise de, herhangi bir maaş ödemesinde yaşanacak sıkıntı (özellikle de Ribery 2.0'dan korkulduğu için yabancılara gösterip Türklere verilmezse) GS'deki Türk futbolcuların yüz ifadelerini Arda'nın Denizli maçında Dos Santos'tan pas alamadıktan sonraki hâline getiriverir.
Başka bir deyişle, GS'deki Mustafa Sarp, Mehmet Topal, Ayhan, Arda gibi canını dişine takan adamlar kariyerlerini kanıtlamış bir Hagi/Popescu/Elano/Neill/Baros vb.'ye saygı gösterir, ama kendilerine yatmayan maaşlar "alemci çocuklar" Jo ile Dos Santos'un votka-red bull'larını finanse etmeye başlar ise ikilik çıkıverir.
Tüm bunlar için de bir BJK veya FB derbi yenilgisi yeterli olabilir.
Sonra Rijkaard ile Adnan Polat gider, Hakan Şükür sportif direktör olur ve "bundan sonra mücadele etmeyene yer yok" deniverir, takım bilimum Barış Özbek ve Hakan Balta'larla dolar.
Yanlış anlaşılmasın, kötü oyuncu değiller tabii ama Türk futbol anlayışına hep bir Cos(x) eğrisi hakim bildiğiniz gibi --Zeman fazla disiplinli idi, takımda sevgi ortamı yok, Mustafa Denizli gelsin.. Denizli takımı iyi çalıştırmıyor, Lorant gelsin, Alman disiplini işi bitirir.. Lorant cahil, Daum Türkiye ligini iyi tanıyor.. Takımda sevgi ortamı yok, Zico gelsin.. Bu takım iyi çalışmıyor, Türkiye ligini iyi tanıyan bir teknik direktör olan Daum gelsin..
Bu böyle gider.
Bu mantıkla GS'nin Rijkaard'dan sonraki teknik direktörü kim olur bilmem ama, ondan da sonrakinin Abdullah Avcı olacağını iddia edebilirim.
Aynı şekilde Denizli'den sonra rakipte başarılı olmuş bir Rijkaard modeline özenecek olan Neo-Demirören de Madrid'den boşa çıkan Pellegrini'yi getirmeye kalkar. O heves sekizinci maçta sıçınca da sezon ortası takım ruhunun geri gelmesi için Antalya'yı başarıdan başarıya koşturan Şifo 'Guardiola' Mehmet getirilir.
Sezon sonu Andre Moritz 12 milyon Euro'ya transfer edilir. Antep'ten Julio Cesar için Rıdvan Şimşek, İsmail Köybaşı, Tabata + 5 Milyon Euro ödenir. Yabancı kontenjanında yer açmak için de Ernst ile Ferrari Manisaspor'a kiralanır. Schildenfeld, Zapo, Delgado ve Tello'nun da sözleşmeleri doldurulur, futbolcular Ünlüler Çiftliği'ne gönderilir, kutu falan açarlar.
Bak stres oldum dağıttım konuyu. Yeter Demirören yeter, seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım."
Misâl bir karşılaştırma yapsam Beşiktaş'a gelmeden önce ismen tanıdığım üç kişi var: FM 2006'da Juventus'a "Contract expiring" olduktan sonra kuvvetli yedek olsun mantığıyla aldığım Ernst ve Sivok ile hep Serie A'nın kalburüstü takımlarında oynamış olan Ferrari --bu üçlünün de şu anda takımı nasıl ayakta tuttuğu aşikâr.
Fink'i bilmiyordum, sonradan bir ara Youtube'u turlarken "Hem penaltı hem gol" cümlesine kaynak olduğunu farkettim sadece FB maçındaki eliyle. Bobo, Tello, Delgado kimdi zaten Tigana öncesinde bilmezdim. Nobre, Holosko ve Tabata'yı da başka takımlar için TR ligine gelene kadar duymamıştım hâliyle.
Zamanında FB de bu tip transferler yapıyordu, Appiah-Alex-Ortega-Kezman-Güiza-Lugano-Edu gibi transferler "Oyuncunun bilinilirliği/Yaş" skalasında çok yüksek yerlerdeydi. Hakan Bilal Kutlualp gittikten sonra Brezilya'dan doktor-manav kim varsa getirmeye başladılar (bkz. Baroni) ve Carlos'un kesirin paydasını yükseltmesiyle de skala tekrar ortalamaya çekildi. Zaten Zico'yla gelen Çeyrek Final başarısında da bu ilk transferlerin payı çok yüksek.
GS'yi önümüzdeki 1-2 senede yıkabilecek tek etken zaten sabıkalı oldukları yabancı-Türk çekişmesidir bence. Her ne kadar ağır abiler ufaktan yollandı ise de, herhangi bir maaş ödemesinde yaşanacak sıkıntı (özellikle de Ribery 2.0'dan korkulduğu için yabancılara gösterip Türklere verilmezse) GS'deki Türk futbolcuların yüz ifadelerini Arda'nın Denizli maçında Dos Santos'tan pas alamadıktan sonraki hâline getiriverir.
Başka bir deyişle, GS'deki Mustafa Sarp, Mehmet Topal, Ayhan, Arda gibi canını dişine takan adamlar kariyerlerini kanıtlamış bir Hagi/Popescu/Elano/Neill/Baros vb.'ye saygı gösterir, ama kendilerine yatmayan maaşlar "alemci çocuklar" Jo ile Dos Santos'un votka-red bull'larını finanse etmeye başlar ise ikilik çıkıverir.
Tüm bunlar için de bir BJK veya FB derbi yenilgisi yeterli olabilir.
Sonra Rijkaard ile Adnan Polat gider, Hakan Şükür sportif direktör olur ve "bundan sonra mücadele etmeyene yer yok" deniverir, takım bilimum Barış Özbek ve Hakan Balta'larla dolar.
Yanlış anlaşılmasın, kötü oyuncu değiller tabii ama Türk futbol anlayışına hep bir Cos(x) eğrisi hakim bildiğiniz gibi --Zeman fazla disiplinli idi, takımda sevgi ortamı yok, Mustafa Denizli gelsin.. Denizli takımı iyi çalıştırmıyor, Lorant gelsin, Alman disiplini işi bitirir.. Lorant cahil, Daum Türkiye ligini iyi tanıyor.. Takımda sevgi ortamı yok, Zico gelsin.. Bu takım iyi çalışmıyor, Türkiye ligini iyi tanıyan bir teknik direktör olan Daum gelsin..
Bu böyle gider.
Bu mantıkla GS'nin Rijkaard'dan sonraki teknik direktörü kim olur bilmem ama, ondan da sonrakinin Abdullah Avcı olacağını iddia edebilirim.
Aynı şekilde Denizli'den sonra rakipte başarılı olmuş bir Rijkaard modeline özenecek olan Neo-Demirören de Madrid'den boşa çıkan Pellegrini'yi getirmeye kalkar. O heves sekizinci maçta sıçınca da sezon ortası takım ruhunun geri gelmesi için Antalya'yı başarıdan başarıya koşturan Şifo 'Guardiola' Mehmet getirilir.
Sezon sonu Andre Moritz 12 milyon Euro'ya transfer edilir. Antep'ten Julio Cesar için Rıdvan Şimşek, İsmail Köybaşı, Tabata + 5 Milyon Euro ödenir. Yabancı kontenjanında yer açmak için de Ernst ile Ferrari Manisaspor'a kiralanır. Schildenfeld, Zapo, Delgado ve Tello'nun da sözleşmeleri doldurulur, futbolcular Ünlüler Çiftliği'ne gönderilir, kutu falan açarlar.
Bak stres oldum dağıttım konuyu. Yeter Demirören yeter, seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım."