31 Temmuz 2010

Kadro Kalitesi, Derinligi ve Dengesi


Transfer sampiyonlugu kadar balon bir yarisma olmasa gerek. Gelen adamin kariyerine ve odenen rakama bakip gaza gelmeyi anlamiyorum. Ancak analitik bir sekilde incelenip bir butunun icinde degerlendirildigi zaman gelen yeni oyuncularin takima katma ihtimali olan degeri tartabiliriz.

Birinci soru "takim ne oynayacak?" olmali. Besiktas ozelinde degerlendirirsek asimetrik 4-4-1-1 seklinde ozetleyebiliriz. Sol kanatta Q7 ozgur, sag kanat orta cizgiye daha yakin. Tamamlayici forvet olarak Nihat dusunuluyor. Gobekte Ernst sarkik, yaninda bir top dagitici bulunuyor. Sistemin islemesi icin bazal gereklilikler var. Ortasahanin gobeginde 3 oyuncuyla oynayanlar ( kisacasi Mourinho devrimini seyretmekle kalmayip uygulayanlar) karsisinda 3'e 2'lik bir eksiklikle mucadele edebilme gerekliligi var. Xabi Alonso ve Lass'iniz varsa kotarabilirsiniz. Ersnt-Guti kaliteleriyle belki halledebilir. Ernst-Delgado ise Vikingur'a karsi ancak idare eder. Besiktas'in bu sablonda basarili olmasi icin topu ayaginda tutmayi ogrenmesi sart. Oyun kos-kos'a dondugu anda ortasahadaki yumusak karin delik desik olur. Takimin boyunu kisaltip rakip ortasaha geriye itilmedikce insiyatif kaybedilecektir. Besiktas'in Lucescu zamanindan beri yapamadigi ileriye pasla yerlesmeyi ve sabirli oyun kurmayi ogrenmesi gerekiyor. Sablonun en buyuk getirisi ise Nihat'a asist+gol istatistigini 20'ye dayattirmasi olacaktir, cunku ideal pozisyonunda kullaniliyor.

Ikinci olarak bu sene 50 mac oynamak ihtimalini karsilayacak bir kadro derinligi saglamak lazim. Bernd Dayi zannediyorum Toraman'i yabanci sayisi problemi nedeniyle en Bonzai pozisyonda dusunuyor. Bana gore katastrofik bir karar ve Guti'yi dahi kesme pahasina cift yabancili tandem oynatmali. Tercihim Sivok-Ferrari'den yanadir ve mutlaka Zapo'nun kalmasi taraftariyim. Sag bekte Erhan Guven-Ekram Dag kombinasyonuna kalmak oldukca sinir bozucu. Yil 2010 ve aciburunla orta yapan insanlar Besiktas'ta oynayabiliyor. Orta sahanin gobeginde Necip'in yedeklik dahil siritmadan 20 kusur mac cikarmasi gerekiyor. Ugur Inceman eger takimin bir parcasi olarak dusunuluyorsa minimum 10 mac, en azindan Ernst'i dinlendirmek adina sonradan girecek kadar formda olmali. Bobo'nun yedegi muhtesem yildiz Nobre malesef. Nobre'nin bir yilda aldigi paraya Batuhan'i satmak zurnanin zirt dedigi yer derdim ama Demiroren yonetiminde zurnanin zaten cogu deligi zirt.

Ucuncusu, ki Besiktas'in belki de en buyuk sorunu, kadronun kimyasizligi ve dengesizligidir. Uzulmez-Kalite Stoper-Pimi Cekilmis Bomba-Vasat Sag Bek 4'lusu antrenmanlarda Q7-Guti-Nihat-Bobo hucum 4'lusuyle karsilasinca kevgire donuyordur buyuk ihtimalle. Yabanci sayisi problem yuzunden 5 m Euro'luk Holosko'yu gondermeye calisirken 750 bin Euro'ya alinan Ekrem Dag'in ilk 11'de oynamasi plansizligin milyonuncu kaniti olsa gerek. Tutarsiz ve butunlugu olmayan bir oyuncu surusu olarak karman corban bir yapiyla sezona giriliyor. Takimin konsantrasyonunu kaybettigi anda 4-1-5'e bolunup Inonu'de surpriz puan kayiplari yapmasi olasi.

Sirf Yildirim Demiroren zamaninda alindi diye gelen bazi oyunculara camur atacak degilim. Bana kalirsa Ersnt, Sivok, Cisse, Carew, Zapo, Ferrari, Tigana, Del Bosque, Bobo (liste bununla sinirli degil) maliyetleri goze alindiginda bile mukemmel transferlerdir. Q7 ve Guti'nin verecegi meyveye bakmak lazim, ama tutmazsa kizacak bir durum yok. Sonucta para verilip risk alindi ve sepete konulan yumurtalar koc yumurtasi.


Benim sinirlendigim taraf genel transfer politikasidir. Gecen sene Zapo'nun yillik ucretinin bir bolumu Besiktas tarafindan karsilandi. Delgado'nun guneslenme parasini da eklersek gecen sene Guti'yi aldik da oynatmadik gibi oluyor. Ayni sekilde Q7'yi gecen sene Tabata formatinda transfer etmistik zaten. Bir de borclarin faizini eklersek Raul'u da cikardik sayilir. Bunlari gormeden "Demiroren cozdu bu isi, Kral Haldun oldu yasasin yeni Kral Adali" diye hava alanina futbolcu karsilamaya gitmek biraz acelecilik. Neticede Real Madrid'den teknik director getirme filmini yakin zaman once seyretmistik. Ocak'ta Ozdilek yuvaya donerse kimse sasirmasin.

Hava alanina futbolcu karsilamaya gidenler ve imza toreni sirasinda yetmez diye bagiranlar arasinda Denizli macinda dayak yiyenler varsa, onlari Ismet Inonu degil Jimi Hendrix bile kurtaramaz, onu da belirteyim. Her yildizin bir maliyeti vardir. Bazilari stada giremeyen baskanin vizesi olur, oburleri bilet fiyati enflasyonuna yol acar.

Artik sinirlenmekten ve kizmaktan biktim, hayirlisi olsun diyorum. Askere gitmeden once bir iki topuk gorursek amenna, degilse de EPL emrimize amade.

24 Temmuz 2010

Ayrton Senna ve Beyaz Coraplari

Siir gibi 3.0 V6 (ustelik ortada konumlandirilmis), aluminyum sasi, Pininfarina tasarim ve Formula 1'in Johan Cruyff'u Ayrton Senna. Beyaz coraplar hic bu kadar karizmatik olmamisti.

20 Temmuz 2010

Aziz Yildirim ve Sampiyonluk Uzerine


Iki hipotetik takim dusunelim.

Ilkinin ortalama yasi 35 olsun. Maclarini bireysel becerilerle, sistemsiz bir sekilde kazansin. Adam adama savunmali, oyunu boylamasina 70 metrede oynayan daginik bir takim olsa da yildizlari sayesinde 30 metreden frikik atarak mac kazanmayi becersin. Rakiplerinin geriye dogru depar attigi bir sezonda 70 puanla sampiyonlugu kazansin.

Ikincisi genc ve gelecek vaadeden bir takim diyelim. Yas ortalamasi 22, takir takir sistem futbolu oynuyor. Cok modern bir alan savunmasi var, oyuncu yardimlasmasi ust seviyede. Sezon boyu turlu sanssizliklar yasamis, sakatliklar ve talihsiz hakem hatalari nedeniyle puan kaybetmis olsun. Rakiplerinden biri cok buyuk atilim yaparak bileginin hakkiyla 85 puan alsin. Bizim genc takim 83 puanda takilsin ve 2. olsun.

Bana gore 2. takimin net bugunku degeri ilkinden oldukca yuksektir. Daha dusuk yatirimla daha fazla verim alma imkani vardir. Ufak eklemelerle gedikleri kapanir ve uzun vadede mutlaka basarili olur. 1. takimin degismesi icin cok buyuk yatirima ihtiyac duyulur.

Aziz Yildirim'a gore ise tek basari sampiyonluktur. Oraya nasil gelindigi degil, gelecek sene oraya tekrar gelinebilir mi degil. Ikilik sayi duzeni gecerlidir, 1 veya 0. Ya kupa, ya hic.

Buyuk ve basarili takimlarin hedeflerinin de ayni sekilde buyuk olmasi elbette ki mantiklidir. Ancak belirli bir hedefe asiri fazla kilitlenirseniz, o hedefin getirisinden cok goturusu olur. Fenerbahce'de yanlis olarak gordugum en onemli sorun budur.

Birinci takima geri donelim. 2001'in Denizli Fenerbahcesi'ni abartarak ozetledim. Yanlis hatirlamiyorsam $80 m'a kurulmus, parcalarinin toplamindan daha az meyve veren bir takimdi. Abuk bir 3-4-3 oynuyordu ve kadrosu cok dengesizdi. Revivo'yla Rapaic'in buyuleriyle kor topal Lucescu'nun birbirine dusmus kadrosunu alt ederek sampiyon olundu. Ortaya konulmus bir proje yoktu. Tek hedef 5. sampiyonlugu engellemekti. Oysa ki bana gore 6., 7. ve 8. sampiyonlugu engelleyecek bir yapilanma daha sagliklidir. Nitekim ertesi sene Mustafa Denizli kotu sonuclar nedeniyle ligin ilk yarisinda kovuldu.

Ikinci takimi da simdi dunyanin en cekici milli takim futbolunu oynatan Joachim Low'den asirdim (yine abartarak). Balic'in transferi, Metin Diyadin'in ayaginin kirilmasiyla belki de rakiplerden daha fazla hak edilen bir sampiyonluktu, olmadi. Ancak o projeyi cope atmak icin sampiyon olamamak bence cok yetersiz bir neden.

Gecen seneyi bu cercevede degerlendirelim. Daum'un ayagina giderek 3 senelik sozlesme yapildi. Turk futbolunu biliyor, dahi antrenor vs. denilerek yonetimin eliyle sectigi bir teknik direktor olarak takimin basina gecti. Takimin ligin ilk yarisindaki en verimli uc dort oyuncusundan Kazim devre arasinda gonderildi. Yukselise gecen Ugur Boral sakatlandi, takim icinden cozum bulundu. Kendi tercihi olmayan Guiza'yi oynatmak zorunda kaldi. Kondusyonu yuksek, pres yapan, duran toplardan ekmek yiyen, saglam omurgali bir takim olustu. Ancak Bursaspor cok konsantre bir sekilde sampiyonluga asildi ve Trabzonspor macinda top iceri girmedi. Su noktada iyi liderlik sakinligi koruyarak bu senenin ustune koymak olmaliyken histeriyle takimin antrenoru degistirildi.

Aykut Kocaman'i severim ve neticede Fenerbahce'nin basina Fenerbahceli birinin gecmesinden memnun oldum. Lig karakterli takimlarla guzel, karakterin kaynagi da kuluplerin icinden cikan insanlarin rollerini buyutmesi. On sene once top toplarken Hagi'nin golune sevinen Arda Turan'in Galatasaray kaptani olmasi bunun icin hosuma gidiyor. Ancak Aykut Kocaman'in takimin basina getirilis sekli bana kalirsa hatalarla dolu.

Ornegin sportif direktor - teknik direktor ayrimi bana gore dogru bir kombinasyondur. Bir takimin futbol akli olur, genel gidisi belirler. Onun yaninda sahada en son idman tekniklerini yaptiran, kornerlerde oyunculara nerede durmalari gerektigini soyleyen biri olur. Felix Magath ve Alex Ferguson gibi agir top bulursaniz bu gorevleri birlestimede sakinca yoktur. Ama 25 kisilik kadro, $ 100 m'a yaklasak butcelerle bence gorev dagilimi daha mantikli. Bana gore idari menejerin beklenmeyen sonuclar halinda esofmanlari gecirip sahaya inmesi saglikli degil. Birbirinin yerine gecen makamlar yerine birbirini tamamlayan makamlar olarak isletilmesi gerekiyor.

Ikincisi eger tek hedef sampiyonluksa antrenorlerle 3 yillik mukavele imzalamanin mantikli bir aciklamasi yok. Onun yerine 1+1+1'lik opsiyonlu sozlesme tazminat giderlerini ve basagrisini dusurecektir. Bir senelik ucret arti tazminat asagi yukari 5 m Euro'ya denk geliyor. Eger bu parayi gozden cikariyorsaniz, 5+5+5 m Euro'luk sozlesmeyi zaten pek kimse reddetmez.

Ucuncusu butun hedefi en guncel sezonda sampiyonluk olarak belirlerseniz, teknik direktorun miyopluk yapmasina neden olursunuz. Ornegin elde 30 yasinda, 10 uzerinden 7'lik bir oyuncu vardir (Nobre). Alternatifi kapasitesi 9 olan, ancak 16 yasinda oldugu icin 6.5 oynayan biridir (Batuhan). Amaciniz sadece bu sene sampiyon olmaksa gelecegi olan oyuncunun gelisimini torpulersiniz.

Aykut Kocaman'in kafasindaki pas takimini kurmasini merakla bekliyorum. Kendisine basarilar dilerim. Ama maalesef kendisine "bu takima uluslarasi capta hoca lazim, yerlilerle zaten sampiyon olamiyoruz. Aykut camianin cocugu, tazminat istemeden birakmali" denme ihtimali, uzun vadede takimin basinda kalma ihtimalinden daha yuksek.

Aranizda 2015'te hala Aykut Kocaman'in FB teknik direktoru olacagina inanan kac kisi var?

19 Temmuz 2010

Besiktas Yazmanin Dayanilmaz Agirligi


Besiktas'in herhangi bir uzun vadeli plani olmadigi acik. Gelecek senenin taktik planlarini, kadro tahminlerini yapma mevsimini hangi yabanci gonderilsin diye tartisarak geciriyoruz.

Anlamadigim sey taraftardaki genel heyecan.

Bir kere yildiz getirmek bana gore bir basari degildir. Herkesin bir piyasa fiyati vardir. Ustune Turkiye'ye gelme primi vermek suretiyle parayi basip alirsiniz. Ha, para Tabata'ya gidecegine Q7'ye gitsin, en azindan tutar bir tarafi var. Ama Dijiturk'ten alip Inter'e vermenin sihirli bir yani yok.


Ikincisi kadro planlamasi yerlerde surunuyor. Bonservis icin toplam 13 M Euro gomdugumuz Delgado ve Tabata'dan biri gidici. Gecen senenin en buyuk sorunu yabanci sayisiyken yabanci getirmek, onceki transferleri yalanlamaktan oteye gitmiyor. Hadi Q7 yildiz, Guti'nin topugu sihirli anladik da Hilbert nedir kardesim? Kim aldi, kimin yerine aldik? Kotu futbolcu oldugundan degil, sadece mevcut sablonda kendisine nerede yer verilecek? Daha Fink'i oynatmaktan aciziz, Holosko'nun bolgesine yabanci aliyoruz. Besiktas yonetimi kadroya ideal 11'lerini yazsinlar bakalim. En az 7 yabanci yoksa kadro yazmayi bilmiyorlar demektir. Bu beyin jimnastigindan sonra sonra bir de takimin 2015'teki kadrosunu tahmin etsinler. Ibrahim Uzulmez disinda banko biri yok diyebilirim.

Besiktas'in basari yolu Fenerbahcelilik'ten gecmiyor. Maddi yarista kazanma sansi yok. Besiktas'in taraftar sayisi, medya etkisi ve geliri daha dusuk seviyede. Eger rakiplerinin uzerine cikmak istiyorsa kaynaklarini akillica kullanmak zorunda. Bu altyapidan katma deger yaratmak olur, transfer agini genisletip yetenekli gencleri takima kazandirmak olur vs. Aksi halde Q7'yi alirsiniz, ama rakipleriniz R9'u getirir ve yine geride kalirsiniz. Yani kaynak arttirmak iyi hos da rakibiniz sizden bir fazlasini yapabiliyorsa yetersiz kalir. Kaldi ki artan kaynakta Besiktas'tan cok Dijiturk'un payi var. Bu biraz Carlos Ghosn onderliginde Nissan'in Toyota'yla basa cikma planiyla ortusuyor. Toyota daha buyuk sirket oldugu icin satin almada, uretimde verimliligi daha yuksek. Onun icin Nissan tasarima ve farkliliga agirlik vererek 350Z, GT-R, Infiniti G-35 serisi gibi heyecan yaratan modellerle kendisini rakibinden ayristirdi (kaynagin verimli kullanilmasi). Su asamada nominal olarak Toyota hala daha karli olmasina ragmen arac basina dusen karda Nissan onde. Ayni zamanda Renault ile birlesip olcek ekonomisi kazanmak hedeflendi (kaynagin arttirilmasi).


Mustafa Denizli Besiktas'i kotu ve eski kafali futbol oynayan bir takimdi. Kadro kalitesinin altinda sonuc alindi. Ancak kendisinin liderlik vasfi ve yonetimi idare edebilmesi nedeniyle mevcut duzende alternatifi yok. Bernd Dayi (Stalkerjean'a selam olsun) kendinden onceki Demiroren hocalari gibi teknotrat. DK kazanan Del Bosque, oyuncu yetistirme uzmani Tigana gibileri peynir gemisine dayanamayarak ayrildi. Zapo'nun "artik adam adama yerine alan savunmasina geciyoruz" seklinde vahim bir tespiti var bu seneyle ilgili. Sonunda Besiktas 1980'leri futbol teknik ve uygulamasi alaninda geride birakacak. Ancak iki uc maglubiyet sonrasi Demiroren soyunma odasina inip "dummkopf Bernd, takim niye oynamiyor" dediginde Dayi'nin tepkisi ne olacak muamma. Besiktas o kadar kotu yonetiliyor ki teknik direktorun futbol bilgisi, beceriksiz insanlarla gecinebilmesinden daha onemsiz.


Beni en cok uzen, taraftarin transfer gazina gelmesiyle bazi seylere goz yummasi. Cepten odenen bonservislerin diyeti Demiroren'in neredeyse bir yil aradan sonra tribune gitmesi olarak geri dondu. Kimse de gikini cikaramadi. Denizli maci dayagi yildiz transfer edilerek sindirilebiliyorsa tribun karakterini kaybetmis demektir.

12 Temmuz 2010

Forlan, Navas, Sopa


Gazozuna yapilan, sonunda kaybedenin aglamadigi 3.'luk macina sirf Forlan icin ucundan deginmek istedim. Duz ve sert bir iskeleti olan Uruguay takiminda butun ince isler ustune kaldi. Her turlu son vurusla aglari gormesi zaten basli basina yildizlik mertebesi icin yeterli. Bunun ustune surekli oyunun icinde kalabilmesi, gerektiginde topu kenarlara yayabilmesi turnuvanin oyuncusu secilmesini hakli kildi. Klose'nin rekor kirma olasiliginin Cacau'ya kurban gitmesi uzucuydu. Sol bekin ilk yarida atilmamasi, Perez ve Arevalo'nun Vietconglugu ve Muller'in 2013 Yilin Futbolcusu odulunu alacaginin sinyallerini vermeye devam etmesi macin dikkat ceken yonleriydi.

Finalde iki takimin ustun yanlarini kullanarak rakibini yildirmasina tanik olduk. Ispanya bunu topa hakim olarak, toplu oyunda yuksek enerjiyle bosa kacarak yapiyor. Xavi'nin bu kadar cok topla bulusmasi, onun pozisyon bilgisinin ustun cigerleriyle birlesmesiyle mumkun. Hollanda buna oyun ici sertligiyle karsilik verdi (De Jong'un hadouken'i haric, o biraz Street Fighter'a kaydi). Rotasyonel kasaplik ismini taktigim herkesin sirayla birini bicmesi taktigiyle Ispanya'nin akiskanligini kestiler. Aynisini Real Madrid iki senedir Klasiko'larda yapiyor. Kirmizi kart gormeden kac tane sari kart alabileceklerinin denemesini yaptilar.

Bu kadar faul verip duran toptan gol yememeleri sanslariydi. Sut mesafelerinde Ispanya kabizdi. Havadan da Hollanda daha uzun oldugu icin Ramos'un iki kafa sutu haricinde etkili olamadilar.

Van Bommel ve Sneijder'in onderliginde Hollanda muthis mucadele etti. Macin uzamasi onlarin zararina oldu cunku sarfettikleri eforu 120 dakika surduremeyecekleri acikti. Ilaveten sayisal olarak eksilme ihtimalleri de cok fazlaydi. Zaten macin ilk 10 dakikasini seyreden herkes 22 kisi bitmeyecegini kestirebilirdi. Oyuncu degisikliklerini gec ve karsi hamle olarak yaptiklarindan taze kan saglayamadilar. Bu bakimdan bence macin adami Jesus Navas'tir. Acalim biraz…

Othello'nun tavsiyesiyle takip etmeye basladigim ve okumadigim yazisi kalmayan bir websitesi var: www.zonalmarking.net. Ispanya degerlendirmelerinde surekli olarak ustune vurgu yaptiklari eksiklik hucumda genislik saglayamamalari. Torres merkez oldugunda David Villa sol kenara gelerek bu kanatta oyunu yayabiliyor, ancak sag kanattaki Iniesta surekli ice kacarak cizgiden kaciyor. Bugunku kadroda Iniesta yine kanattaydi (sol) ve Pedro dolasarak oynuyordu. Gobekte olusan kalabalik kisa pas trafigini arttiriyor fakat bitirici pasi uretemiyordu.


Del Bosque bu sorunu Pedro-Jesus Navas degisikligiyle buyuk olcude cozdu. Navas cizgisinde kalarak oyunun aktif alanini arttirdi ve sag kenardan top tasimaya basladi. Ceza sahasina serseri toplar gonderdi. Ama daha da onemlisi Van Bronckhorst'un ustune oynayarak Hollanda solunu yordu. Arkasinda Ramos oldugundan o kanatta Ispanya bariz fiziksel ustunluk kurdu. Bert Van Marwijk karsi hamle yapmaya zorlandi ve 3 oyuncu degisikliginin 2'sini sol cizgide kullanmak zorunda kaldi. Macin sonuna dogru Van Persie'nin dili disardayken bile oyunda kalmasinda Navas'in etkisi cok buyuk. Bu sirada Del Bosque'den Fabregas ve Torres hamlesi geldi. Ozellikle Cesccan orta alanda hareketlilik getirdi ve Hollanda savunmasi delinmeye basladi. Torres circirligini devam ederek yine kendini sakatlamayi basardi. Gunumuzun en ozel 9 numaralarindan biri maalesef Premier Lig temposuna kurban gitmek uzere.

Iki takimin basit pozisyonlari gole cevirememesi belki de cok daha guzel bir mac seyretmemizi engelledi. Ozellikle Ispanya'nin geri dusunce nasil tepki verecegini cok merak ediyordum. 116. dakikada gelen golun yikimi, genel yorgunluk ve Ispanya'nin top tutabilme ozelligi nedeniyle dramatik bir son olamadi. Ispanya'nin ust uste Avrupa ve Dunya Kupasi'nin eleme asamasinda gol yememesini ayrica degerlendirmek gerekir. Poposu yere yakin, topla hasir nesir ve hizli bir oyuncu grubunun rakiplerini yorarak ve yildirarak kazandigi helal kupalardir. Umuyorum ki Xavi'yi etrafindaki genclerin gelismis halleriyle beraber 2014'te seyretme olanagi buluruz.

Robcan yegenimin benimsedigi bazi Turk deyisleri vardir. En cok da "God has no stick" lafini sever. Lig Tv'den kovulmak, Yenikoy kasabi, tarihinde ilk defa DK kazanan ulkenin teknik direktoru olmak. Ilahi adalet sampi.

6 Temmuz 2010

Welcome to Machine



Konsere gittigimden beri 3 ay oldu ve artik yazmanin zamani geldi. Nisan'da Redman'e yaptigim ziyarete dair Tail of the Dragon isimli bir yazi yazmistim. Bu da onun devami olsun.

Ziyaretin ana bahanesi Pink Floyd tribute band olan The Machine'in Atlanta Senfoni Orkestrasi ile beraber verecegi konserdi. Araya biraz Playstation, biraz et, cokca Jes Baggio misafirperverligi, muayyen miktar ince belde cay, ucundan da futbol karismis olabilir.

The Machine uzunca bir suredir Pink Floyd sarkilarini kimi zaman kopyalayarak, kimi zaman dogaclayarak calan bir grupmus brosur yalan soylemiyorsa. 2006-7 sezonunda ogrenciyken Roger Waters konserine gitmistik Cahil'i de yanimiza alarak. Benim '94 model VW Golf'un sag on koltugu kirildigi icin apartmana cikarmistim. Ayakkabi baglama koltugu olarak kullaniyordum. Neyse, dunyanin arka koltuk diz mesafesi en buyuk kompakt arabasiyla yardira yardira gitmistik Roger Reis'i dinlemeye. Virajlarda aracin sigorta kutusu debriyaja dustugunden biraz zorlanmistik ama hikayeyi ozellestiren de arabanin karakteriydi.

Bu sefer is ve as sahibi olarak daha klas bir sekilde vardik mekana. Uzerlerimize Redman'in PF tisortlerini giydik (benimkini yolda giydigim icin pek cekici degildi). Bekledigimden daha iyi entegre edilmis senfoni orkestrasi guzel bir tat verdi. Santor kelimeleri yutarak soylediginden, bir de David/Roger seviyesinden daha asagida oldugundan not kirsam da gece cok eglenceliydi. Ozellikle vokal yapan bayana hasta oldum (videoya dikkat). The Great Gig in the Sky'da dokturdu ve herkes ayakta alkisladi. Dark Side albumunde bu kismi vokalist bayan Clare Torry'nin album konsepti aciklandiktan sonra tek defada dogacladigini belirtmek gerekir. Richard Wright 2008'de vefat ettikten sonra bir daha asla Pink Floyd olmayacak olmasi cok uzucu.

Wish You Were Here'den underrated album Meddle'a kadar pekcok alinti yaptilar. Sanirim bir tek Animals albumunu esgectiler, onun icin o tisortu yolda giymem isabet oldu. Echoes calmalari ilgincti, yeniyetmeler 20 dakikalik sarkiya yeterince dumtiscistak yok diye dayanamazlar buyuk ihtimal. '70'lerde en cok satan albumler Pink Floyd, Led Zeppelin gibilerine aitken gunumuzde niye embesil repci midir hiphopcu mudur onlar prim yapiyor anlamak mumkun degil. Teorim cep telefonlarinin insanlari aptallastirdigi yonunde.

Milan Kundera'nin The Book About Laughter and Forgetting adinda bir kitabi vardir. Milancan "bu kitap Tamina'nin (ana karakter) maceralarina, onun maceralari anlatilmadigi zaman da ona dairdir" mealinde bir cumle kullanmis son bolumlerde. Pink Floyd dinledikce ve okudukca (ornek) grubun Syd Barrett'e ait veya Syd Barrett'e dair oldugunu dusunmeye basladim. Yaraticilik, delilik, farklilik ve deneysellik yonleriyle grubun liderligini alip ruhsal saglinin bozulmasindan sonra grubu arkadaslarina teslim etmesiyle Syd Barrett bir liderden bir temaya donustu. Neyse ki vefa Londra'da bir semt ve konserlerde resimler ve anonslarla seyircilere hatirlatiliyor.

Konsere gitmenin en guzel kismi kafadengi biriyle cikista "olm inanilmazdi su sarkiyi boyle caldilar bu sarkiyi soyle caldilar vs." muhabbeti yapmak. Ayriyeten gizli kamera cekimiyle sesimizin ne kadar boktan oldugunun belgelenmesi komikti. Onlari paylasmiyorum kulaklariniz kanamasin diye.

4 Temmuz 2010

Pit Pit


DK 2010 Torres'i ile 2009-2010 Nihat'i arasinda benzerlikler var. Sakatliktan cikip antrenman eksikliklerini kapayana kadar takimlari uzerlerine kurularak buyuk sorumluluk bindirildi. Ikisi de isimleri kadar oynayamamanin stresiyle verimli olamadi. 1960'larda sisman ve formsuz Puskas sahada dolanip ayagina gelen topu tavana yapistirabilir belki ama asiri efor gerektiren modern futbolda en ufak sakatlik sizi siradanlastiriyor. Torres'in 45 mac oynayip 30 gol attigi tek forvet kullanim kilavuzu sezonlariyla su hali arasinda Nobre'yle Bobo arasindaki kadar fark var.

Ispanya'nin Barca temelli ve Real Madrid destekli iskeletinin oyun modeli "pit pit futbol". Poposu yere yakin adamlarin hizli paslasmalari ve rakip savunma hattinin dengesini bozucu kosu yapmalarina dayali hucum plani olarak ozetleyebilirim. Torres saglikli oldugu zaman herseyi mukemmel yaptigindan hem buna uyup hem de ileride takima zaman kazandiran top saklayici olabiliyordu. Ancak mevcut formu nedeniyle varligi en ucta yavaslamaya neden oluyor. Ispanya'nin buldugu golde 1.70'lik dort adam Family Guy'daki Stewie kosma sesleriyle depar ustune depar atti ve sonunda inceldigi yerden koptu. Bana kalirsa turnuvanin sonunu gormek icin en azindan 4 pit pit'li duzene donmeleri gerekiyor.

Paraguay'in pek renkli olmayan ama oldukca efektif alan savunmasi sayesinde gunun ilk macinda gormedigimiz bir cekisme yasandi. Pique'nin embesilce yaptigi penaltiyi kullanan Cardozo tarihi misyonunun altinda ezilmeseydi son yarim saat cok daha heyecanli olabilirdi. Ulken ilk defa DK'da yari finale cikacak ve karsinda efsane Iker Casillas var. Oyun durmus, herkes senin ayagina bakiyor. Belki oyunun akiskanligi icerisinde heyecanini uzerinden atabilirsin ama penalti noktasina dikilmisken hayat duruyor ve muthis bir baski olusuyor. Mac sonunda o kadar aglamasina gercekten uzuldum, kendisini fazlasiyla sorumlu hissediyor haliyle.

Paraguay'in elemelerde gosterdigi basaridan sonra DK'da derli toplu oynamasini takdirle karsiladim. Beraber oynamaya alisan ve birbirlerine bu kadar yardim eden bir oyuncu grubunu, oynadiklari futbol ne kadar standart olursa olsun her zaman begenerek izlerim. Gozumde bir Fulham imaji yarattilar. Valdez'in attigi bana gore nizami olan gol ile one gecseler buyuk ihtimalle inanclari cok artacakti.


Ispanya'nin yari finalde sansi olmasi icin Xavi'nin gobege daha yaklasarak Ozil-Schwein-Khedira uclusune defansif olarak karsilik vermesi gerekecek. Muller'in olmamasi buyuk avantaj, yedegi Trochowski'nin onun kadar dolasarak ve yipratarak oynayacagini sanmiyorum. Muller/Capdevilla eslesmesinden Ispanyollar zarar gorebilirdi. Cift capali dizilisleri test edildiginde pas yapma ozelliklerini kaybediyorlar. Diger bas agritacak ozellikleri ise Pique ve Puyol'un (ozellikle Carloscan) Barca'dan alistiklari uzere top kesmek icin kendilerini ileri atmalari. Isvicre macinda Puyol'un topa kaleden uzakta mudehale etmek icin yerini bosaltmasi pahaliya patladi. Klose, ki kendisi seyrettigim en zeki forvetlerden biridir, onu gezmeye cikarirsa araya girecek ekstra kosularin eslesilmesi gerekir. Alternatifi Upsonvari bir sekilde adam kovalamaktansa alan savunmasi gecislerini yapip stoperlerin ceza yayindaki bolgelerini terketmemesidir.
Gonlum Paraguay masalinin bitmesini istemese de turnuva oncesi favorim Ispanya ile turnuva sirasi favorim Almanya'nin eslesmesi futbol bakimindan daha doyurucu olacaktir.

Son Belesci: Gonzalocan


Kalabalik orta saha, ataga cikan bekler, savunma butunlugunu saglayan hucumcular, iletisim, cabukluk, Almanya modern futbolun butun dogrularini yapti. Fizikman o kadar ustunler ki pozisyon yaratmasi gereken "10" numara rolundeki Mesut Ozil bu macta 11 km'ye dayandi. Her bakimdan ders niteliginde bir oyun oynadilar. Belki 1982 Brezilya'si gibi 30 metreden fuzeler, voleler, rovasatalarla jeneriklere malzeme vermiyorlar ama onlardan cok daha efektif olduklari ortada. Milli takimlar bazinda 2008 Ispanya'si ve 2002 Brezilya'si gibi zamanlarinin sancagi olma yolundalar. Isin en ilginc tarafi bunu 25 yas ortalamasiyla becermekteler.

Geoid Maradona'nin Arjantini bana gore kesinlikle basinin abarttigi oyuncu kalitesinde degil. Messi, Tevez iyi hos da ayni takimda Otamendi kazmasi da bulunuyor. Elemelerdeki durumlarini mazur gorebiliyorum cunku Avrupa'da oynayanlarin eksikligi nedeniyle kadro butunlugu saglanamiyor. Ancak buyuk turnuvada bu kadar daginik olmalari affedilir degil. Maradona egzantrik kadro secimi ve hallac pamugu taktikleriyle yumruk manyagi oldu. Eger risk alip normalin disina cikarsaniz (Cambiasso, Zanetti, Walter Samuel, Milito secimleri gibi), hata yaptiginizda dirdir cok olur. Aynisini Mustafa Denizli de yapmaya bayilir; tutunca dahi, tutmayinca sayfalarca elestiri haliyle.

Maradona'nin bu secimlerinin arasinda benim de katilmadiklarim var. Ornegin cift forvet + 10 numara, 2010 yilinda kaldirmasi cok zor bir kombinasyon. Ozellikle bunlardan bir tanesi kendi yari sahasina bir tek santra yapmak icin gelen Higuain ise efor cok dengesiz dagiliyor. Mascherano'ya binen yuk Atlas'a binmedi. Masch o kadar muthis bir tutucu orta saha ki yaptigi sayisiz kayarak mudehaleye ragmen atilmadi. Ona ragmen gobekteki rakamsal eksiklik ve Alman aciklarinin emegi maci yarisma duzeyine cikarmadi.


Mac bittikten sonra sallamak kolay elbet ama kafamda kurdugum mac oncesi analizde deginmek istedigim ana basliklar sunlardi:

1) Robbie Fowler/Jardel tipi top gelince yazan, gelmeyince silik oynayan forvetlerin modasi gecti. 2009-2010 sezonunun en iyi forveti Milito'nun Higuain'e tercih edilmesi gerektigini dusunuyorum. Gonzalocan Xerez'i buldu mu yazar elbet, ama verimli olmasi icin macin rakip ceza alaninda gecmesi lazim.

2) Cambiasso'suzluk orta saha direncine darbe vuruyor.

3) Messi'nin onunde iki forvet oldugu zaman oyun alaninin daraliyor. Alman 4-2-3-1'ine karsi en etkili ilacin Mourinho dizilisli bir 4-3-3 oldugunu dusunuyorum her oyuncunun karsiligi oldugundan. Ozellikle sag kanatta Boateng teke tekte yakalanirsa ekmek yenilebilir. Ileride Milito tek, sag kenarda Messi, sol kenarda Tevez'le savunma bilinci yuksek bir 11'i kesinlikle tercih ederdim.

Bastian Schweinsteiger Van Gaal'in onu orta sahaya devsirmesiyle cok buyuk ilerleme kaydetti. Piyasaya ciktigindan beri vasat ustu gucu ve kondisyonu vardi ancak adam olacak cocuk sinifini atlayamamisti. Yer tutma ve oyunu genisletme yeteneklerini gobekte cok daha iyi sergiliyor ve surekliligi on plana cikiyor. Yeni partneri Khedira da yuksek enerjili oyunuyla basarili bir sekilde eslik etti. Kendisinden beklemedigim cikislarla ozellikle ilk yarida Arjantin ceza yayinda fazla bir opsiyon sundu. Lahm'in oyuna agirligini koymasina ragmen skorun sol kanattan artmasi ironik oldu. Tabelaya centik saglamadi belki ama 9/10'luk bir performans gosterdi. Heinze'yle bire bir kalinca biri yuruyor, oburu kosuyor gibi duruyordu.

Almanya teknik, taktik, fizik, istek vs. butun karelere centik atarak bileginin hakkiyla ilerliyor. Podolski pas arasi yapmaya geri gelip, topu alamayinca deparla Boateng'in kademesine giriyorsa, Higuain efendi daha cok top bekler beleste.