8 Eylül 2009

Ozledik Be Abi - Avrupa Basketbolu ve NTV

Cocukluguma dair iki aniyi her zaman gulumseyerek hatirlamisimdir. Ilki Michael Jordan'in Chicago Bulls ile ortaligin tozunu dumana kattigi gunlerde Cumartesi'yi Pazar'a baglayan gece Turkiye saatiyle 4:00'te oynanan ve Kanal D'de ertesi gun tekrari olmadigi icin her dakikasi kacirilmadan seyredilmesi gereken NBA maclari. Gerci o donem internet de yoktu ve hatta teletex bile yeni yeni gelisiyordu, o yuzden macin sonunu kacirdigimiz zaman skorunu ogrenmemiz Pazartesi sabahini bulurdu. Oyle ki uykusuzluga cok dayanamadigimiz icin maclari iki kisi donusumlu seyrettigimizi bile hatirlarim. Bugun hala NBA'i takip ediyorsam, iste o gunlerin hatrinadir. Ikincisi ise Murat Murathanoglu (ki kendisi bizim gibi University of Illinois mezunudur) ve Ismet Badem esliginde seyrettigimiz Efes Pilsen'in Naumoski'li, Ufuk'lu, Volkan'li, Tamer'li, Huseyin'li, Murat'li, rahmetli Conrad'li, Mirsad'li gunlerindeki Korac Kupasi ve EuroLeague maceralari. Inanilmaz keyifliydi. Ozellikle mac gunleri, okulda Ufuk Sarica olup beden dersinde ve her tenefuste bahcedeki potalara sut atardim. Eminim bu satirlari okuyanlarin 90%'i da Ufuk Sarica'nin Teamsystem Bologna'ya attigi 9 uclugu, Murat Evliyaoglu'nun Stefanel Milano macindaki faul atislarini, Petar Naumoski'nin 25 saniye top surup ondan sonra onunde savunma yokmus gibi attigi basketleri, Conrad McRae'in smaclarini, ve Efes'in efsanevi alan savunmasini dun gibi hatirliyordur. Avrupa Basketbolu'na duydugum sevgi de iste o donemden mirastir bana. 

Basketboldan o gunlerde aldigim zevki bir daha kolay kolay yakalayamadim. 2001 Avrupa, 2006 Dunya Sampiyonalarini sayabilirim belki, bir de yine Efes'in Ergin Ataman'li ilk donemi. 

Bugun, Amerika'ya geldikten sonra ilk kez oturup, mac oncesiyle, canli anlatimiyla, mac sonrasi roportajlariyla uzun soluklu bir milli mac seyrettim. Murat Murathanoglu'nu, Murat Kosova'yi, Kaan Kural'in yorumlarini ne kadar ozledigimi fark ettim. NBA'i de yerinde seyretmis birisi olarak sunu cok net soyleyebilirim ki, NTV ekibi isini buradaki meslekdaslarindan bile daha iyi yapiyor - hem de acik ara farkla. Ama en az bu uclu kadar, Avrupa Basketbolu'nu da ozlemisim. NBA ile aradaki en buyuk fark sahada oynayan takima duyulan aidiyet hissi olsa gerek. Acikcasi buradaki maclari seyrederken Lakers yenmis, Celtics yenmis, cok da umrumda olmuyor genelde. Hidayet ile Mehmet oynuyorsa belki biraz daha sahipleniyorum sahadaki takimi, o kadar. Ama bugun gercekten cok keyif aldim, Harun Erdenay'i, Orhun Ene'yi, Ibrahim Kutluay'i dinlemek de cok guzeldi, ilk paragrafta anlattigim gunler aklima geldi tekrar. Dedim ya, gercekten cok ozlemisim...

Bugun seyrettigim Milli Takim'i cok begendim bu arada. Gecmis senelere kiyasla yetenek departmaninda daha geride gozukse de olgunlasan Hidayet ve Barcelona'da gecirdigi iki sezon sonunda gercek bir yildiza donusen Ersan etrafina kurulmus, iyi savunma yapan ve guclu yanlarini one cikarmaya calisan bir takim vardi sahada. Ozellikle cift oyunkuruculu besimiz ve Hidayet'in 2, Ersan'in 3 oynadigi uzun dizilis turnuvanin ilerleyen gunlerinde cok can yakabilir. Gozume carpan tek sorun Kerem Gonlum'un yoklugundan kaynaklanan pota alti rotasyonundaki kalite/tecrube eksikligi. Semih ve Baris Hersek'in bu turnuva icin biraz hafif kalacagini dusunuyorum. Fakat ozellikle Hidayet ve Ersan'dan surekli olarak bu duzeyde uretim alip yanlarina da macina gore 2-3 kisi ekleyebilirsek turnuvada hic beklenmedik yerlere gidebiliriz. Bugun bu isimler yuksek faul isabeti sayesinde Ender ve pota altindaki etkinligiyle Oguz oldular. Sinan, Bekir, ve Omer Asik'in yaptigi savunma katkisi da yine cok onemliydi. Son olarak bu takimin, gectigimiz donemlerdekilere kiyasla cok daha "coachable" oldugunu ve bu yuzden Tanjevic'ten de cok basarili bir turnuva bekledigimi ekleyeyim. 

Macin istatistikleri yukarida. Buradan sonra rakipler Bulgaristan ve evsahibi Polonya, heyecan basladi.  

2 yorum:

Kalten dedi ki...

Yazıyı okurken kendim yazmışım gibi hissettim --belki de bizim yaşlardaki herkes için geçerlidir tabii Koraç Kupası anıları, olsun :)

Uzun bir aradan sonra ilk defa içinde Hido ve Memo'nun dışındaki Türk oyuncuların olduğu bir maçı izliyorum şu anda, çok geç keşfediyorumdur herhalde ama Sinan Güler'in oyun tarzı dikkatimi çekti, herhalde Tuncay Şanlı basketbol oynasa buna benzerdi diye düşünüyorum. Yürekli ama sarsak bir oyun, etkili defans, kendini parçalarcasına koşturmak, hoşuma gitti bu paralellik :)

Redman dedi ki...

Kalten,

Sinan'i ben de cok begeniyorum. Ozellikle 2 numaradan ciddi bir rebound katkisi sagliyor. Aynen senin soyledigin gibi, savunmaya da direnc katiyor. 3 ve 4 numarada Hidayet ve Ersan gibi iyi hucumculari olan bir takim icin ideal bir 2 numara Sinan.

Bu arada basketbolculari futbolculara benzetiyorsak, Semih Erden icin de Gokhan Zan diyebilirim rahatlikla :) Hatta bu satirlari yazarken 5'ledi kendisi.