Atlanta etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Atlanta etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Ağustos 2009

Kumralsiz Sehir Atlanta

Haftasonundan cacik olmayacagi ucaga binerken ayakkabi cikarma sirasinda arkama dunya guzeli sarisin denk gelmesinden belli olmustu. Hava alaninda hangi siraya girersem gireyim etrafima Dusseldorf'a gideyazan, erkek cocuklari yaramaz, kiz cocuklari depresif, annenin sisman, babanin kisa ve biyikli oldugu aile denk gelir. Fethullah Gulen bir pazarlama gurusu olsa gerek, cunku Londra, Dubai, Chicago, Mersin, Roma, nereye gittiysem bu cekirdek aile tipi mevcuttu. Silikon macun bulasmis kot pantolonum ve butun gun giydigim botun icinde curumus coraplarimi, aceleyle betondan sorumlu santiye bakaninin treylerine celik plakalar tasirken uzerime bulasan yag ile tamamlamistim. 3 haftadir sakal, 4 aydir da sac trasi olmamam da cabasi. Annem bile tiksinebilirdi o halimden, ama sarisin yilmamis ve 1.90 m X 90 kg'luk bir goruntu kirliliginden kacmamisti. Ta ki "bavulunuzdaki bilgisayari cikariniz" sesiyle irkilene kadar. Kendime guvenli bir sesle "laptop tepside, neyin bilgisayari yegenim, cok bozdu bu aralar hava alani guvenligi" diye serzeniste bulundum. Israrla "laptopu cikar, yoksa gecemezsin" diyerek resti cekti gunduz feneri. O an boxerlarimla darbe emmesini sagladigim Playstation 3'u herkesin ortasinda cikarmam gerektigi dank etti. Yikilmistim. DoReMi'leri PS3'ten ayiklarken zeytinyaglik yapip "ama PS3 laptop degil ki, hem benim icimdeki cocuk olmedi" desem de durumu kurtaramadim. Isin en kotusu ucaga girdigimde raflarda yer kalmamisti, bavulu yanima bile alamadim. Ucaktan inip bavul kusan donen platformda beklemeye basladim. Redman "nerede kaldin abi" diye telefon ettiginde ucak, ucus, hava alani, vs.'den tiksinmemin etkisiyle (ucak guvenligini anlamiyorum. Ayni seyi daha fazla insan binen metroda niye yapmiyorlar? Ayriyeten yil 2009, zamaninda kalkip inen ucak sayisi 5'i gecmemistir) "ibn.ler ibn.liklerini yapti, bavulu yanima alamadim" dedigim anda sag tarafimda Fethullah cekirdek ailesini gordum. Biyikli kisa amca tabii ki "siz Turk'sunuz galiba (Turkce telefonda konusanlar genelde oyle oluyor), biz de Cleveland'dayiz" seklinde bizle tanisti.

Moralimi Atlanta'da yedigim sis kebap ve cevizli tatli, akabinde blogdasla gece 4'e kadar muhabbet duzeltti. Sisme yer yatagina suzulup uyumaktan ote bayildim. Uyandigimda yer yataginda hava olmadigindan mutevellit artik kilo vermemin zamaninin geldigini idrak ettim. Hemen harakete gecip butun gun PS3 oynadim. Ustune de abanabildigin kadar aban Brezilya yemegi derken rejimim 6. saatinde bozuldu. Ama degdigi icin uzulmuyorum. PS3'te tabii ki PES oynadik. Ayni takimda CL'de ter doktuk. Once BJK ile ceyrek finalde elendik, sonra Inter'le kupa kazandik. Zorluk seviyesini arttirinca Liverpool'la grup sonuncusu olduk. Yanyana olmamiza ragmen israrla uyum sorunu yasamamiz anlamsizdi.

Cumartesi aksami Atlanta alemlerine akmak cok keyifliydi. Michael Jackson tribute band olan Who's Bad'in gittigimiz mekanda konseri vardi. Ecivecivokke calip dans eden, saksafonlu trampetli ilginc bir gruptu, ortam da cosmaya musait oldugundan eglendik. Bir ara romantik yavas sarkilara basladiklarinda Redman "ibn.ligin dibine vurdular" yorumuyla yikici elestirileriyle ekmegini cakma popstar olarak kazanan apacileri yipratmaya calisti. Atlanta'da insanlar ya siyahi ya da sarisin. Bunlar karisinca da sutlu kahve bir tur ortaya cikiyor, yani anlayacaginiz kumral insan yok.

Pazar gunu uzun bir aradan sonra beraber BJK maci seyrettik. Listemizde 2-0 galipken 3-2 kaybettigimiz TS macindan Totenham'da dise dokunur bir etkinlige sahip tek etmenin seyirci oldugu maca kadar bircok katastrof vardir. Hatta beraber seyrettigimiz son iki mac Kayserispor (1-0) ve Bursaspor (0-0) deplasmanlariydi 2008/2009 sezonunda. Yine de Kasudo (Kasar-Sucuk-Domates, Yu-Ma-Tu gibi) ve ince belde demli cayla motive olup maci internetten satin aldik. TV'ye baglayinca arada sirada goruntunun takilmasindan baska sorun olmuyor.

Mac degerlendirmesini Redman hakkini vererek yapti. Benim ilave etmek istedigim tek sey Barca kopyasi dizilis ve Mourinho tarzi oyun anlayisiyla ileri ucta onemli bir eksikligimizin ortaya cikmasi. Mourinho'dan kastim top bize gectiginde ileri cabuk cikip kontrayla sonuca gitmeye calismamiz. Zaten Yusuf disinda topa hakim olup savunmanin cikmasina imkan veren oyuncu yok kadroda. FB gibi topa sahip olup pasla rakip savunma blokunda gedik aramiyoruz. En ilerdeki forvetin 9 numara tipinde (en iyileri Drogba/Torres/Eto'o, gercekcisi Ilhan Mansiz) cok alan kaplamasi ve ara paslarda haraketli toplara isabetli tek vurus yapmasi gerekir bu sablonda. Forvet coklayicilari iyice kenara acildigi zaman orta sahayla rakibin ofsayt cizgisine kadar olan boslugun fiziksel ustunluk ve depar kabiliyetiyle mumkun oldugunca doldurulmasi gerekiyor. Rakibi yipratmasi acisindan Nobre'nin artisi var. Ancak sutlari yetersiz. Onun tipik gol vurusu genelde kaleye cok yakin hava toplarini itelemekten ibaret. Bobo'nunsa en buyuk artisi ara paslarini tek vurusla gol yapabilmesi, ancak fizigi stoperlerle bogusmak icin yetersiz. Bence mevcut kosullarda Bobo'nun coklayici (sol kenarda begendim dun), Nobre'nin yedekleyecegi Holosko'nun en ucta oynamasi optimal. Ama uzun vadede "Striker" olarak Batuhan'in kafasina vura vura yetistirilmesi taraftariyim.

Neticede tek mac uzerinden yapilabilecek cikarimlar kisitli. Direncli ve topun arkasina gecip oyunu tikayabilen yapimizi ve stoperlerimizi cok begendim. Gol yedikten sonra 4-2-4 doldur bosalta donmemiz ve karakterli bir mucadele ortaya koyamamamiz hosuma gitmedi.

Senelik futbol pastasinin yaklasik yarim milyar lira oldugu bir ulkenin hakemleri Yunus Yildirim, Bulent Yildirim falan olmamali. Yunus'a sen neden capsizsin diye kizacak halim yok. Onlara gorev verenlere "niye iki elinizle bir seyi duzeltemiyorsunuz" deme hakkim var ama. Su adamlara mac basi 10 bin lira versinler de dil bilen, kafasi calisan adamlar hakemlige niyetlensin.

1 Ağustos 2009

Voltran Voltran Voltran


Blogdas Sampi haftasonu icin Atlanta'da. Uzun zaman sonra Voltran'i tekrar olusturduk - beraber mac seyretmeyeli 8 ay olmus - Fenerbahce maciyla sezonu aciyoruz. Sucuk da getirmis sag olsun, kahvaltida Kasudo var yani...

26 Temmuz 2009

AC Milan Atlanta'da - 2. Gun

Biraktigimiz yerden devam edelim. 

Maca gidisimiz biraz olayli oldu. Saat 7'deki mac icin 6 gibi evden ciktik. Trafik yokken 8 dakikada aldigim yolu 1 saatte rahat rahat giderim diye dusunuyordum. Macin oynandigi Georgia Dome, '96 Olimpiyatlari icin insaa edilmis olan Olimpiyat Koyu'nun icerisinde yer aliyor. Bu anlamda her turlu ulasim sorununun halledilmis olmasini bekliyorsunuz. Kaldi ki Olimpiyat Koyu'ne ilk defa gitmiyorum, stadin karsisindaki Philips Arena icin baska bir yazida "Hersey dogru duzgun planlandigi icin mac saatlerinde dahi trafik problemi yasamiyorlar." bile demisim. Demez olaymisim, ne dusunuyordum bilemiyorum. Georgia Dome'u gormemiz 7:15'i buldu - ki o noktada hala trafige saplanmis durumdaydik. Neyse ki stad icinden bir arkadasimla konustugumda macin henuz baslamadigini, kadrolarin tanitildigini ogrendim. Sonra ikina sikila bir park yeri bulduk ve kostur kostur maca girdik - skorborda baktigimda dakikalar 12'yi gosteriyordu. Yerlerimizi bulup bizim koltuklara coken Meksikali kari-kocayi kiskisladigimizda macin 20 dakikasi geride kalmisti. En azindan gol yoktu diye kendimi teselli ettim. Tribunlerin yarisindan fazlasi Club America taraftarlariyla doluydu. Meksikalilar'in futbola ilgisi ve 2020 gibi Latino'larin Amerika'da cogunluk haline gelecegini dusundugumde cok da sasirmadim acikcasi. Hazirlik maci degil de Sampiyonlar Ligi finaline gelmis gibi bagirdi apaciler. Onlardan cesaret alan Club America oyunculari da gozlerini sakinmadan, son derece sert bir futbol oynadilar. Ilk yari boyunca Milan onlarin bu tarzina cok da uymadi ve zaten fiziksel olarak daha hazir olan Club America ustun bir goruntu cizdi. Yine de bir hazirlik maci icin iyi bir mucadele vardi sahada.

Ikinci yarinin basinda Club America'nin golu gelip de tribunler iyice senlenince macin rengi de degisiverdi. Ozellikle macin basindan itibaren adeta dayak yiyen Milan ortasahasi oyununu sertlestirerek maglubiyetten hic de memnun olmadiklarini belli ettiler. Boyle olunca 5 dakikalik bir bolum icerisinde iki ayri pozisyonda ufak capli kavgalar da yasandi - bas aktor ise tabii ki Gattuso idi. Zaten O'nu herkesten ayri kilan, bu satirlarin yazarinin da en sevdigi futbolculardan biri yapan ozelligi, icinde yanan bu ates ve hazirlik maci dahi olsa kaybetmeyi kabullenemeyen kisiligidir. O yuzden tepkisiz kalmasina cok da sasirmadim acikcasi. Gattuso'nun ateslemesine iyi cevap verdi arkadaslari ve ikinci arbededen 1 dakika sonra Inzaghi ile golu bulup esitligi yakaladilar. Bu dakikadan sonra iki teknik direktor de maci sertlestiren ortasaha oyuncularini kenara aldi ve mac tam bir 'al gulum, ver gulum' hazirlik macina dondu. Yine de galibiyeti daha cok isteyen Club America 80'den sonra bir gol daha bularak sahadan 2-1 galibiyetle ayrildi. 

Hazirlik maci olmasi sebebiyle oturup uzun uzun taktiksel degerlendirme yapmak mumkun degil haliyle. Ancak gozume carpanlari kisa kisa yazacagim, sezonun ilerleyen donemine bunlarin ne kadari tasinir doner bakariz zamani gelince.

* Leonardo, Pirlo'nun olmadigi macta Gattuso ile Flamini'yi tam anlamiyla birer defansif ortasaha gibi oynatip Seedorf'a da ortasahanin ortasinda serbest oynama ozgurlugunu tanidi. Bu sekilde Ronaldinho'ya on alanda daha cok bosluk saglamak istiyor olabilir ki bence mantikli bir fikir. Pirlo donunce bu sablona nasil yerlesecegini merak ediyorum acikcasi.

* Nesta uzun suren sakatligindan sonra tekrar sahalara dondugunu gormek sevindirici. Saglikliyken Dunya'nin en iyi 2-3 stoperinden biridir benim icin her zaman. Fiziksel olarak tam kapasiteye ulasmasi biraz zaman alacaktir ancak eger sakatligi nuksetmezse Milan icin sezonun en onemli transferi olur kesinlikle. 

* Daha hizli ve akiskan bir oyun oynamaya alisik olan Ronaldinho ile daha agir ve taktiksel bir oyun oynamak icin kurgulanmis takimin geri kalani arasinda bir uyusmazlik gozlemliyordum gecen sene. Ciplak gozle izledigim bu mactan sonra da bu problemin surdugunu soyleyebilirim. Bu anlamda kendisine uyum saglayabilecek Pato'nun Milan'in basarisi icin cok onemli oldugunu dusunuyorum.

* Daha once buradan da birkac kez sozunu ettigimiz Onyewu'yu biraz agir buldum. Iki golde de az-cok hataliydi Amerikali.

* Milan'da 90 dakika oynayan '91 dogumlu Gianmarco Zigoni de futbol altyapisi duzgun bir oyuncu. Serie A'da forvet oynamak icin biraz daha guclenmesi gerek ancak 1-2 sene icinde ismini daha cok duyabiliriz.

* Club America'da ise ortasahada oynayan 26 numarali Juan Carlos Silva'yi begendim. Mucadele gucu yuksek, iki ayagina da hakim bir oyuncu. Yaptigim ufak arastirmadan sonra '88 dogumlu oldugunu, takimda gectigimiz sezonun ikinci yarisindan itibaren direkt oynamaya basladigini ve turnuvanin ilk macinda Inter'e guzel bir gol attigini ogrendim. Sans buldukca takip etmek uzere ismini bir kenara yaziyorum. Yine Meksika temsilcisinin 3 numarali stoperini de fena bulmamistim ancak kendisi gectigimiz iki sezonu Sevilla'da geciren Kolombiya'li Aquivaldo Mosquera'ymis. 27 yasinda ve bu saatten sonra Avrupa'ya tekrar donecegine cok ihtimal vermiyorum acikcasi.

Neticede futbol anlaminda aksiyonsuz gecen Atlanta macerasinda guzel bir degisiklik oldu Milan'in ziyareti. 2.5 saat suren eve donus yolculugunu ise "kavgada yumruk sayilmaz" diyerek gormezden geliyorum. Dersimizi aldik, bir dahaki maca metro ile ya da yuruyerek gitmek gerekiyor kesinlikle.

25 Temmuz 2009

AC Milan Atlanta'da - 1. Gun

AC Milan'in Atlanta'yi ziyaret edeceginden daha once kisaca bahsetmistim. 19-26 Temmuz tarihleri arasinda Amerika'nin 6 sehrinde duzenlenen bir hazirlik turnuvasi olan World Football Challenge'a Chelsea, Inter Milan ve Meksika temsilcisi Club America'yla beraber katildi Milan. Turnuvanin statusu biraz ilginc. 4 takimli lig usuluyle oynanan turnuvada galibiyet 3, beraberlik 1 puan. Bunun disinda atilan her gol de yine 1 puan (bir takim bu sekilde en fazla 3 puan alabiliyor, yani 5-0'lik bir mactan alinabilecek maksimum puan 6). Ayrica berabere biten maclar sonunda penalti atislarina geciliyor ve penaltilari kazanan 1 puan daha aliyor (yani 2-2 biten bir maci penaltilarla kazanan takim hanesine toplam 4 puan yazdiriyor)

Senenin 350 gunu ikamet ettigim Atlanta sehri de turnuva kapsamina alininca kiz arkadasim, sag olsun, macin oynanacagi Carsamba gunune bilet almisti, dogumgunu hediyesi niyetine. Daha sonra ogrendim ki mactan bir gun oncesine de halka acik bir antrenman koymuslar ve asil maca bilet alanlar ucretsiz olarak izleyebiliyormus. Firsati kacirmak istemedim haliyle, amacim bir Italyan takiminin antrenmanini izlemek, ayni zamanda da Turk usulu, antrenmana baklava goturup uzak ara Avrupa'da en sevdigim futbolcu olan Gattuso ile tanismakti. 

Internette verilen programi dogru duzgun okumadigim icin sadece Milan'in antrenmanini seyredecegimi zannediyordum, oysa ki bizim pakete Club America antrenmani da dahilmis. Tabii ki mantikli bir hareketle Meksikalilar'i alt grup niyetine one koymuslar. O yuzden Milan antrenmanini beklerken 1.5 saat Club America'yi seyretme durumunda kaldim. Adamlarin siestadan yeni kalktigi her hallerinden belli oluyordu. Biraz kosup isindiktan sonra yari sahada gayri ciddi bir cift kale macla antrenmani tamamladilar. Yogun guvenilk onlemlerine takilan baklavamin ustune tuz-biber oldu bu durum.

Daha sonra Milan cikti sahaya. Etrafimdaki suursuzlar Ronaldinho'ya cigliklar atarken, ondan once sahaya gelmis olan Pirlo, Gattuso, Nesta, ve Seedorf'u tanimiyorlardi bile. "Amerikali'yla Amerikali olma" dedim kendi kendime, fazla takilmadim mevzuya. Antrenmanda teknik anlamda daha once gormedigim herhangi bir yenilik, degisik bir uygulama yoktu maalesef (oysa bundan yillar once Inonu'de kacak olarak girip seyrettigim Lazio antrenmani son derece ilginc ve ogretici olmustu mesela). Futbolcular isinip, ter attiktan sonra yari sahada kalecisiz bir cift kale mac yaptilar. Pirlo ile Pato'nun katilmayip duz kosu yaptigi macta bir takimda ilk 11'in defans ve hucumculari, diger takimda ise ortasahalar Gattuso, Flamini, Ambrosini, ve Seedorf yer aldi. Iki taraf da "4-3-1-2 Sistemiyle" oynadilar. Bu sirada yedek kaleciler Kalac ile Storari ise tam anlamiyla bir komando egitiminden geciyorlardi. 70 yasinda gozuken, bembeyaz sacli, ufak tefek, hafif kambur bir adam, bu iki garibani bagira cagira, bir o tarafa bir bu tarafa yatiriyor, gol yediklerinde de azari basiyordu. 30 yasin ustundeki adamlarin bu sekilde fircalanisini kenardan biraz hayret, biraz da hayranlikla seyrettim acikcasi (Eve gidince ogrendim ki megersem amcam eski Milan kalecilerinden Villiam Vecchi'ymis ve Buffon'un Parma gunlerindeki antrenoruymus ayni zamanda. Dida ile beraber bir resmi surada kendisinin). Son yarim saatte de takim halinde kanat ortasi calisip antrenmani bitirdiler. 

Herkes soyunma odasina giderken Gattuso, Zambrotta, Onyewu, ve Ronaldinho kenara gelerek imza dagitmaya basladilar. Baska birsey istesem olacakmis demek ki. Yillarin verdigi otobus/dolmus/stad gisesi tecrubesiyle one dogru yuklenip bir iki ufak omuz darbesiyle yerimi aldim ve uzerimden cikardigim Besiktas formasini asagi sarkitip Gattuso'ya imzalatabildim. Neticede antrenmanda cok bir numara yoktu, baklavayi da yediremedim Gattuso'ya, ama en azindan elimde o gune dair hos bir ani kalmis oldu.

22 Temmuz 2009

Gattuso'nun Imzasi



Baska birsey istesem o da olacakmis demek ki. Hikayesi yarina...

22 Nisan 2009

Atlanta Hawks - Miami Heat


Atlanta Hawks - Miami Heat serisinin ilk macini yerinde seyredecegimden burada soz etmistim. Atlanta Olimpiyatlari icin insaa edilen Olimpiyat Parki'nin icinde bulunuyor Atlanta Hawks'in salonu Philips Arena. Basketbol macliarinda 19,445, Buz Hokeyi maclarinda 18,545 kisilik kapasitesi varmis bu salonun. Hersey dogru duzgun planlandigi icin mac saatlerinde dahi trafik problemi yasamiyorlar. Hemen yanindaki Amerikan Futbolu stadi Georgia Dome ile garajlari paylastiklari icin otopark sorunu da yok. Metro ve otobus ile gitme sansiniz da var ancak macin Pazar aksami olusu sebebiyle biz araba ile gittik. 20:00'deki mac icin 18:45 gibi evden ciktik ki maca erken girelim, playoff havasini iyice soluyalim diye. Saat 19:00 gibi salondaydik, arabayi park ettik, yemegimizi yedik, birer tane t-shirt aldik saat 19:45 gibi koltugumuza sorunsuz bir sekilde oturmustuk. Ben Philips Arena ve yani basindaki CNN Center'dan olusan kompleksi cok begendim. Gerek 50 cesit restorani, gerek hediye, forma vs. alabileceginiz 10 adet magazasi ile adeta para basiyor adamlar. Bizim Kartal Yuvalari halt etmis yaninda malesef. Inonu Stadinin altindakinden 20 tane dusunun, toplam kapasite o kadar asagi yukari - restoranlari saymadan.


Salonun yerlesim planini yukarida goruyorsunuz. Alt taraflar cok pahali oldugu icin biletimizi 309 numarali bolgeden aldik, ancak yine de bizim bolumde onden 3. sirada oldugumuz icin gayet tatmin olduk. Bunda salonun son derece dik insa edilmis olmasinin da payi buyuktu tabii ki.

Bu arada planim bir suru resim cekip onlari buraya koymakti. Ancak mac gunu fotograf makinem bozulunca telefonumun dandik kamerasina kaldim. Yine bir suru resim cektim ama sadece 3-4 tanesi adam gibi cikti. O yuzden yukaridaki resmi internetten bulmak durumunda kaldim. Ancak asagida gorecekleriniz benim tarafimdan cekilenler.



Buraya kadar hersey mukemmel - 1 saat icinde evden cikip yemegimizi yiyip alisverisimizi yapmisiz, salonda koltugumuza oturmusuz - sonra takimlar tanitildi. Rakibi yuhaladik, bizim cocuklari alkisladik, mac basladi. Ilk hucumda Mike Bibby 3'lugu atinca bizim oldugumuz taraftan karsiya baktim ve koltuklarin yarisinin bos oldugunu gordum. Normal sezon maclarinda gayet normal bir durumdur aslinda ilk ceyrek, hatta ilk yari boyunca bos kalan koltuklar. Ancak takimin ilk playoff macinda boyle birsey beklemiyordum acikcasi. Her neyse, ikinci ceyregin basina dogru Atlanta oyuna agirligini koydu ve iyi savunma ile Wade'i de sindirerek 8-10 sayi one firladi. Tribunlerde yine bir hareketlenme yoktu. Sadece salon ici anonsun zorlamasiyla "Defense" diye bagirdilar arada bir o kadar. Bir de Josh Smith canavarinin potayi paramparca eden smaclarindan sonra uyduruk sevinc gosterileri... Cok net soyluyorum su yukarida gordugunuz bolumlerden sadece bir tanesini bizim Kapali ya da Yeni Acik'tan doldursaniz o 19,445 kisiden fazla ses cikarirlar.


Neticede Atlanta, mactan onceki isinmalar sirasinda dahi ciddiyetsizligi her halinden belli olan Miami'yi 90-64 ile adeta paramparca etti. Biz de aliskanliktan son 6:17'yi beklemeden erkenden kactik. Mac sonrasi trafigine takilmamak icin. Hic de gerek yoktu gerci ya neyse.

Cok merak ediyordum bunca yildir. Yerinde gidip gormus oldum. Mac gunu aktivitelerinden cok memnun kalmakla beraber, mac sirasinda bekledigim, hayal etmis oldugum keyfi alamadim. Haksizlik da yapmayayim, oyunun erken kopmasinin da bunda etkisi buyuktu. Ancak sunu rahatlikla soyleyebilirim ki Amerikalilar basketbolu bizim futbolu sevdigimizin 10%'u kadar sevmiyorlarmis.