Biraktigimiz yerden devam edelim.
Maca gidisimiz biraz olayli oldu. Saat 7'deki mac icin 6 gibi evden ciktik. Trafik yokken 8 dakikada aldigim yolu 1 saatte rahat rahat giderim diye dusunuyordum. Macin oynandigi Georgia Dome, '96 Olimpiyatlari icin insaa edilmis olan Olimpiyat Koyu'nun icerisinde yer aliyor. Bu anlamda her turlu ulasim sorununun halledilmis olmasini bekliyorsunuz. Kaldi ki Olimpiyat Koyu'ne ilk defa gitmiyorum, stadin karsisindaki Philips Arena icin baska bir yazida "Hersey dogru duzgun planlandigi icin mac saatlerinde dahi trafik problemi yasamiyorlar." bile demisim. Demez olaymisim, ne dusunuyordum bilemiyorum. Georgia Dome'u gormemiz 7:15'i buldu - ki o noktada hala trafige saplanmis durumdaydik. Neyse ki stad icinden bir arkadasimla konustugumda macin henuz baslamadigini, kadrolarin tanitildigini ogrendim. Sonra ikina sikila bir park yeri bulduk ve kostur kostur maca girdik - skorborda baktigimda dakikalar 12'yi gosteriyordu. Yerlerimizi bulup bizim koltuklara coken Meksikali kari-kocayi kiskisladigimizda macin 20 dakikasi geride kalmisti. En azindan gol yoktu diye kendimi teselli ettim. Tribunlerin yarisindan fazlasi Club America taraftarlariyla doluydu. Meksikalilar'in futbola ilgisi ve 2020 gibi Latino'larin Amerika'da cogunluk haline gelecegini dusundugumde cok da sasirmadim acikcasi. Hazirlik maci degil de Sampiyonlar Ligi finaline gelmis gibi bagirdi apaciler. Onlardan cesaret alan Club America oyunculari da gozlerini sakinmadan, son derece sert bir futbol oynadilar. Ilk yari boyunca Milan onlarin bu tarzina cok da uymadi ve zaten fiziksel olarak daha hazir olan Club America ustun bir goruntu cizdi. Yine de bir hazirlik maci icin iyi bir mucadele vardi sahada.
Ikinci yarinin basinda Club America'nin golu gelip de tribunler iyice senlenince macin rengi de degisiverdi. Ozellikle macin basindan itibaren adeta dayak yiyen Milan ortasahasi oyununu sertlestirerek maglubiyetten hic de memnun olmadiklarini belli ettiler. Boyle olunca 5 dakikalik bir bolum icerisinde iki ayri pozisyonda ufak capli kavgalar da yasandi - bas aktor ise tabii ki Gattuso idi. Zaten O'nu herkesten ayri kilan, bu satirlarin yazarinin da en sevdigi futbolculardan biri yapan ozelligi, icinde yanan bu ates ve hazirlik maci dahi olsa kaybetmeyi kabullenemeyen kisiligidir. O yuzden tepkisiz kalmasina cok da sasirmadim acikcasi. Gattuso'nun ateslemesine iyi cevap verdi arkadaslari ve ikinci arbededen 1 dakika sonra Inzaghi ile golu bulup esitligi yakaladilar. Bu dakikadan sonra iki teknik direktor de maci sertlestiren ortasaha oyuncularini kenara aldi ve mac tam bir 'al gulum, ver gulum' hazirlik macina dondu. Yine de galibiyeti daha cok isteyen Club America 80'den sonra bir gol daha bularak sahadan 2-1 galibiyetle ayrildi.
Hazirlik maci olmasi sebebiyle oturup uzun uzun taktiksel degerlendirme yapmak mumkun degil haliyle. Ancak gozume carpanlari kisa kisa yazacagim, sezonun ilerleyen donemine bunlarin ne kadari tasinir doner bakariz zamani gelince.
* Leonardo, Pirlo'nun olmadigi macta Gattuso ile Flamini'yi tam anlamiyla birer defansif ortasaha gibi oynatip Seedorf'a da ortasahanin ortasinda serbest oynama ozgurlugunu tanidi. Bu sekilde Ronaldinho'ya on alanda daha cok bosluk saglamak istiyor olabilir ki bence mantikli bir fikir. Pirlo donunce bu sablona nasil yerlesecegini merak ediyorum acikcasi.
* Nesta uzun suren sakatligindan sonra tekrar sahalara dondugunu gormek sevindirici. Saglikliyken Dunya'nin en iyi 2-3 stoperinden biridir benim icin her zaman. Fiziksel olarak tam kapasiteye ulasmasi biraz zaman alacaktir ancak eger sakatligi nuksetmezse Milan icin sezonun en onemli transferi olur kesinlikle.
* Daha hizli ve akiskan bir oyun oynamaya alisik olan Ronaldinho ile daha agir ve taktiksel bir oyun oynamak icin kurgulanmis takimin geri kalani arasinda bir uyusmazlik gozlemliyordum gecen sene. Ciplak gozle izledigim bu mactan sonra da bu problemin surdugunu soyleyebilirim. Bu anlamda kendisine uyum saglayabilecek Pato'nun Milan'in basarisi icin cok onemli oldugunu dusunuyorum.
* Daha once buradan da birkac kez sozunu ettigimiz Onyewu'yu biraz agir buldum. Iki golde de az-cok hataliydi Amerikali.
* Milan'da 90 dakika oynayan '91 dogumlu Gianmarco Zigoni de futbol altyapisi duzgun bir oyuncu. Serie A'da forvet oynamak icin biraz daha guclenmesi gerek ancak 1-2 sene icinde ismini daha cok duyabiliriz.
* Club America'da ise ortasahada oynayan 26 numarali Juan Carlos Silva'yi begendim. Mucadele gucu yuksek, iki ayagina da hakim bir oyuncu. Yaptigim ufak arastirmadan sonra '88 dogumlu oldugunu, takimda gectigimiz sezonun ikinci yarisindan itibaren direkt oynamaya basladigini ve turnuvanin ilk macinda Inter'e guzel bir gol attigini ogrendim. Sans buldukca takip etmek uzere ismini bir kenara yaziyorum. Yine Meksika temsilcisinin 3 numarali stoperini de fena bulmamistim ancak kendisi gectigimiz iki sezonu Sevilla'da geciren Kolombiya'li Aquivaldo Mosquera'ymis. 27 yasinda ve bu saatten sonra Avrupa'ya tekrar donecegine cok ihtimal vermiyorum acikcasi.
Neticede futbol anlaminda aksiyonsuz gecen Atlanta macerasinda guzel bir degisiklik oldu Milan'in ziyareti. 2.5 saat suren eve donus yolculugunu ise "kavgada yumruk sayilmaz" diyerek gormezden geliyorum. Dersimizi aldik, bir dahaki maca metro ile ya da yuruyerek gitmek gerekiyor kesinlikle.
4 yorum:
Leonardo Pirlo kim ya :)
Leonardo, Pirlo'nun...
eskuz mi o zaman. Italya disinda hatun ismi olan Andrea'yi yakistiramadin Pirlo'ya sanmistim. Turkce naziligi olmus.
Haha estagfurullah :)
Yorum Gönder