16 Temmuz 2009

4-3-3 Fetisizmi ve "Sistem" Uzerine


Frank Rijkaard Galatasaray'in basina geldiginden beri bir 4-3-3 fetisizmidir aldi basini gidiyor. Gun gecmiyor ki "Rijkaard 4-3-3 sistemini oturtsun, Galatasaray ortaligi yerle bir edecek" mealinde bir yazi cikmasin. "4-3-3 Ulannn!" baslikli bir yazi bile gordum arada yanlis hatirlamiyorsam. Ne menem seymis bu 4-3-3 ki Barcelona'nin son 5-6 yilki basarisinin anahtari, Rijkaard'in gizli recetesiymis. Okudugumuza inansak zannedecegiz ki dunyada 4-3-3 oynayan tek takim Barcelona, dizilisin mucidi de Rijkaard ile Neeskens. Futbol daha yuzeysel ve kalitesiz bir sekilde tartisilabilir mi hakikaten bilemiyorum.

En temelden baslayalim... Oncelikle, 4-3-3 bir sistem degil, dizilistir. Teoride modern futbolun temel unsurlarinin sahaya konmasini kolaylastiran, uzerinde cesitlilik saglanabilecek bir dizilistir; ancak oyuncularinizi sahaya hangi sirayla dizdiginizi tanimlar en nihayetinde. 4-3-3'e sistem demek, 4-3-3 oynayan takimlarin hepsinin de ayni sistemle oynadigini soylemektir ki bunun sacmaligini anlatacak kelime bulmakta gucluk cekiyorum. Bir de kendinizi benzetmeye calistiginiz takim Barcelona yahu. Dunya uzerine 10-15 senede bir gelebilecek, birbirinden ozel oyunculardan kurulu mukemmel bir ekip. Barcelona ozelinde uygulanmis, uygulanabilmis herhangi bir sistemin, Turkiye olceginde dahi, Galatasaray'a uyarlanabilmesi zaten pek mumkun degi bu yuzden. Biz ise haftalardir, mahalle macinda adam secer gibi "Ayhan bugun Xavi olsun, Servet de Puyol, Sabri zaten Dani Alves'in bonusu. Arda sen de gerekince Iniesta, gerekince Messi olursun. Tamam iste!" seklinde oyunlar oynuyoruz... Bu kadar basitti zaten futbol.

Tekrar edeyim 4-3-3 bir sistem degildir. Sistemi sahaya surulen oyuncularin ozellikleri ve onlara verilen gorevler belirler. Cok uzaga gitmeye gerek yok, gectigimiz sezonun Sampiyonlar Ligi Yari Finali'ne, Stamford Bridge'deki Chelsea - Barcelona macina bakmamiz yeterli. O gun "guzel futbolun simgesi, gonullerin sampiyonu" Barcelona da, "anti futbol pesindeki, cirkin" Chelsea'de 4-3-3 oynadi mesela. Bir tarafta topu havaya hic kaldirmamaya ozen gosteren, cok pasla oyuna hakim olmaya calisan, ileride kaptirdigi her toptan sonra yerinde pres ile geri kazanmaya calisan, savunmasini onde kurmak icin tum riskleri goze alan Barcelona, diger tarafta savunmadan uzun toplarla Drogba'yi bulmaya calisan, ortasahayi mumkun oldugunca az pasta gecmeye gayret gosteren, savunma disiplininden 90 dakika boyunca odun vermeyen Chelsea. Birbirine bu kadar zit karakterde iki takim bu sekilde carpismamisti uzun zamandir aslina bakarsaniz. Ama dedim ya, kagitta yazani okur, santradaki dizilislere bakarsaniz ikisi de 4-3-3 "sistemiyle" oynamistir o gece.

Olaya boyle bakanlar icin bir takimin topla ne kadar surede, kac pasla rakip kaleye gitmek istediginin, savunmasini nerede kurup nasil oynattiginin, hucumcularinin rakibi nerede karsilamayi tercih ettiginin, bunlarin neticesinde olusan ortalama takim boyunun, forvetlerinin, kanatlarinin, ve beklerinin ne tur oyunculardan secildiginin, on libero kullanip kullanmadiginin, ve daha nice degiskenin hicbir onemi yoktur. 4-3-3 dizildin mi "sistem" tamamdir, gerisi teferruat. Oysa sadece gectigimiz sezonki Barcelona, Chelsea, Porto, Schalke 04, Lyon, ve Manchester United'a bakarak 4-3-3'un ne kadar farkli sekillerde oynanabilecegini gormemiz mumkun.

Barcelona ozeline geri donup ozetlemeye calisayim 5 senedir ortaligi kasip kavuran futbollarinin temel ogelerini... "Barcelona Sistemi" herseyden once top hakimiyeti uzerine kurulu. Kisa paslarla top cevirerek rakip alana yerlesmek en iyi yaptiklari is. Bu sayede savunmalarini ileri cikariyor, oyunu karsi takimin ceza sahasiyla ortasaha cizgisi arasindaki alana yigip, bu bolgede ozel oyunculariyla skor uretiyorlar. Bunu duzenli olarak yapabilmenin en onemli sarti da kaptirilan toplarin, yine on alanda geri kazanilabilmesi. Hucum oyuncularin caliskanligi ve beklerin ortasahaya verdigi destegin bu noktada onemi buyuk. Butun bunlari yaparken kalelerinin elege donmemesi icin de acik alanda dunyanin en basarili savunmalarindan birine arkalarini yasliyorlar. Kenardaki hucumcularin devamli iceri dogru hucum ettigini de ekleyelim. Solda oynayan Ronaldinho ve Henry ile sagda oynayan Messi bunun en belirgin ornekleri. Son 5 senede Barcelona hucumunda oynamis, kanat sayilabilecek tek oyuncu Ludovic Giuly'dir herhalde ki O'nun bile ne kadar kanat oyuncusu oldugu tartismalidir.

Iste Rijkaard'in yapacagi bu temel oyun prensiplerini, mevcut Galatasaray kadrosuna uydugu olcude oturtmaya calismak olacak. Uymayan noktalarda da baska cozumler uretecek ve bunun sonucunda ortaya bir sentez cikacak. Iste o zaman da bunun adi "Galatasaray Sistemi" olacak, "4-3-3" degil.

Biraz daha ozele inersek, ben sahsen Rijkaard'in "Barcelona Sistemi"nin onemli bir kismini Galatasaray'a aktarabilecegini dusunmuyorum. Mevcut oyuncu kadrosuna dayanan cesitli sebepleri var tabii ki bunun. Tek buyuk defosu acik alanda agir kalisi olan Servet ile pozisyon bilgisi son derece yetersiz Gokhan Zan'dan olusacak bir stoper ikilisinin arkalarinda 40-45 metre bos alanla oyunu karsi yarisahaya yikmakta ne derece basarili olacagi buyuk bir soru isareti mesela kafamda. Arda ortasahada oynayacaksa hucumdaki opsiyonlarin sayisal eksikligi, ileride oynayacaksa da sahaya cikacak orta uclunun topa sahip olma kapasitesi baska bir sorun yaratacaktir. Barcelona hucumlarinin olmazsa olmazi kanattaki forvetlerin iceri girerek arkadan gelen beklere yer acmasi prensibi de Keita ve ozellikle Kewell ile nasil uygulanir bilemiyorum.

Ancak, bunlari soylerken Galatasaray'in basarisiz olacagini iddia etmiyorum. Rijkaard sabredilirse eldeki malzemeyle ortaya duzgun isleyen bir yapi koyacaktir elbet. Benim anlatmaya calistigim, bu kadro ile Galatasaray'in "Barcelona Sistemi"ni yani "4-3-3"u uygulama sansinin cok zayif oldugu ve zaten bu islerin bu kadar basit olmamasi gerektigi.

14 yorum:

stalker dedi ki...

diziliş-sistem ayrımı üzerine okuduğum en güzel iki yazıdan biri bu. diğeri ise mehmet demirkola ait :P ellerimle büyüttüğüm radikal futbol arşivimi annemin temizlik şuursuzluğuna kurban etmesem, aktarırdım o uzun yazıyı sanal ortama.

433 çeşitliliği içinde -barçayı bi kenara koyarsak- benim en çok hoşuma giden portonunkiydi. sert ve dinamik orta üçlü ile ileride ilhan mansıza benzettiğim lisandro ve kanatlarda hızlı-teknik oyuncular, bizim takımlara örnek olacak cinsten. tabii portonun devamlılığı/istikrarı var. bir veya birkaç oyuncuyu satınca ortada kalmıyorlar. çelsiye iki tane sağ bek vermiş takım bu.

rijkaardın aklındaki sistemi özellikle savunma yönünden bayağı yontacağını düşünüyorum. lucescu ilk hazırlık maçlarında 5-6 yiyince zago-ronaldodan 4lü tandemi olmayacağını anlamıştı mesela ve zagoyu -denizlinin sivoku kullanamadığı gibi- hücum görevleriyle donatarak, savunmayı da aksatmadan kullanmıştı. zago-ronaldoyu tamamlayan en vasat stoperle bile sorun yaşamamıştık 3lüde. bahsettiğin zan-servet tandemi de çok sakat. savunmayı önde kurmasa bile sakat hem de. bence bir yabancı stoper alacaklar. leverkusen maçının 15 dakikasını filan izledim, zan yine aynı zan. topu ileri şişiriyor, yerden oynadığında nispeten başarılı, ama servetten birkaç pozisyonda fırça yedi geri dönüşlerde pozisyon hatası yaptığı için. işleri zor. ama yediklerinden fazlasını atabilecek potansiyele sahipler. bu da önemli bir artı.

Unknown dedi ki...

Doğru bakış açısını medyanın vermesi gerekli aslında ama onların kelimeler üzerinde durduklarını pek sanmıyorum.4-3-3 sistem miymiş yoksa bir taktik diziliş miymiş fazla umursamazlar.Bence sistem olarak da Galatasaray bol pas yapmayı benimsemiş durumda hazırlık maçlarından gördüğümüz kadarıyla.Ama işte bu ama çok önemli oyun çok yavaş ve de pası veren orta saha oyuncuları hareketsiz sabit adama pası veriyorlar.Pas vermenin de bir amacı olmalı pas verirken en azından 1 kişiyi elemelisin.Göründüğü üzere Galatasaray'da paslar hep stoperlerde toplanıyor ve bu oyuncular oyunu kurmaya çalışıyor.Ben olsam Rijkaard'ın yerinde kaleci ve bekler haricinde stopere pas atmayı yasaklarım.Taca at Servet'e Gökhan Zan'a pas atma.Orta sahanın daha çok sorumluluk alan ve alan değiştiren yapıya bürünmesi gerekli ki kanat oyuncuları da asıl yapması gerekenleri yapabilsin.Bu takımın ne yapabileceğini bütün oyuncular aynı oranda hazır hale geldiğinde, taktik idmanlar başladığında,yorgunluk atıldığında göreceğiz.Sanırım bu da ligin 3.,4. haftasına denk gelir.O zaman bir yargıda bulunmak daha doğru olacak.

Redman dedi ki...

stalker,

Hocam valide hanimin temizlik maceralari meshur anladigim kadariyla. 1-2 defa daha bununla ilgili birseyler okumustum sanki senin blogda :)

Lucescu'nun AEK macindan sonra dortlu savunmanin ustunu cizip uclu (besli) savunmaya gecisi benim icin ufak capli futbol efsanelerinden biridir. Bir teknik direktorun ortadaki sorunu bu kadar cabuk tespit edip, komplekssiz bir sekilde nesteri bu kadar iyi vurdugu ikinci bir olaya daha sahit olmadim henuz. Belki de o sezon oynadigimiz en onemli macti AEK maci.

Porto ise bambaska bir yazi konusu. Her sezon bu kadar para kazanip yine de ayakta kalabilmeleri uzerine doktora tezi bile yazilir :) Gectigimiz sezonki ortasaha ucluleri de (Fernando-Meirelles-Lucho Gonzalez) Lyon'daki Diarra-Essien-Juninho'dan sonra benim mutevazi takimlarda seyrettigim en saglam ucluydu kesinlikle. Merakla bekliyorum, bu sene kimler cikacak ortaya diye...

Galatasaray'a en buyuk kazigi ise Marsilya atti bence kesinlikle. Servet'in yerini benzer tipte (ama daha kotu) stoperler olan Emre Gungor, Gokhan Zan ve Emre Asik ile doldurup, tecrubeli, savunmayi cekip cevirebilecek bir adam almayi planliyorlardi. Fransizlar cayinca, parayi da Gokhan'a yatirdiklari icin ellerinde 4 tane hamleli stoperle ortada kaldilar. Eldeki alternatiflerden uyumlu, saglam bir ikili cikmasi gercekten cok zor benim gozumde. Kapali, savunmayi on planda tutan bir duzenle oynasalar, yine idare ederler belki, ancak planlarinin bu olmadigi da gun gibi ortada...

Redman dedi ki...

cNr,

Tespitin cok dogru. Barcelona'nin en onemli ozelliklerinden bir tanesi, topla en cok oynayan oyuncular her daim kanat bekler ve ortasaha oyunculari olmasidir zaten. O yuzden Servet'le Gokhan Zan topla ne kadar az oynarsa o kadar iyi. Rijkaard da zaten goruyor bunlari, eminim zamanla bu degisimi takima oturtacaktir. "Stopere pas yasak, taca vursunlar" Hoffenheim tarzi bir yaklasim :) Rijkaard takimin basinda 2 seneyi tamamlayacagindan eminse bunu da yapacaktir.

Ortasaha oyuncularinin cabuk ve hareketli oynama geregi de zaten topa hakim olmanin en temel sarti. Rijkaard'in takima oturtmasi gereken en onemli oge de bu bence. Bu noktada -Arda da dahil- oyuncularin aliskanliklarini yikmak ciddi anlamda zaman alacaktir diye dusunuyorum. Sirf bu yuzden ilk donemde hic beklenmedik isimler de kesik yiyebilir Hollandali'dan, benden soylemesi...

Sade dedi ki...

Bu diziliş hakkında ve Galatsaray'ın bu dizilişe uyum sağlayıp sağlayamayacağı hakkında ki tüm düşüncelerime tercüman olmuşsun. Ekstra şunu söylemek isterim; 433 varyasyonlu bir diziliş olmadıktan sonra pek keyifli de olmaz; 244, 262, 460, 424, gibi döne döne oynanmalıdır.

Othello dedi ki...

@Redcan:
GS analizin bence olmamisti. Bu yaziya ise sonuna kadar katiliyorum. Galatasaray 433'un her varyasyonuna ters bir kadroya sahip.
Marsilya sagolsun yine agzimiza sicti. Servet gitseydi hizli-teknik, bek-stoper tipi bir adam alacaklardi bence. Simdi Servet Gokhan tandemine kaldik. Orta saha elemanlarinin hepsi moda tabirle "tek yonlu" ya da eh vasat. Baros santrforda yedeksiz. Ilginc bir sezon olacak.

Othello dedi ki...

Bir de Barcelo'nada topu alinca 1 ya da 2 adami gecmesi garanti olan dunyadaki tek futbolcu Messi var. O nedenle Barca'yi taktik dizilis olarak analiz edip tartismanin da bizi cok ileri goturecegini sanmiyorum.

QuaresmA dedi ki...

galatasaray'ın 4-3-3'ü barcelona'dan ziyade liverpool'un 4-3-3'üne benzer herhalde. sağda forvetimsi keita (kujt), solda saf kanat kewell (riera), ortada güçlü ve hızlı forvet baros (torres). forvetlerin tipinin tıpa tıp aynı olması bir yana kanatlar da topla içeri girmeyi tercih etmeyn oyuncular yani.. (kujt zaten topla içeri giremez de :)

ha tabi defans kurgusu çok önemli. gökhan - servet stoper ikilisi bence intihar olur her şekilde. emre güngör - servet beklenebilir ama bu ikiliyle bile önde basarsanız afrikalı siyahi pırpır anadolu forvetleri tarafından savunma folluk olur. ya o kadar önde basmayacaklar ya da ofsayt taktiği gibi birşey denenebilir ?

Deniz dedi ki...

Galatasarayliyim diyen herkesin okumasi gereken cok faydali bir yazi. Basi, sonu, gerekceleri, ornekleri, uslubu, uzunlugu, kisaca her seyiyle gediksiz, kusursuz. Oncelikle tesekkur ediyorum daha sonra tebrik ediyorum bu yazi icin.

Barcelona'ninki gibi bir futbolu kendi takiminda gormeyi herkes hayal edebilir. Ancak Galatasaraylilar Rijkaard'in gelisinden itibaren bu konuyu abartmaya basladilar. Barcelonali futbolcularin karsiliklarini Galatasaray'da aramak, 4-3-3'te cok ise yarayacagina dair savlarla transfer icin oyuncu isimleri onermek vb. Cok tehlikeli bir durum bu. Rijkaard'in Galatasaray'da calisacagi sureyi kisaltmaktan baska hicbir seye yaramayacak bu boyle giderse.

Galatasaraylilar icin bu yaziyi okumak Barcelona hayalleri kurmak kadar zevk vermeyebilir ancak ondan cok daha fazla yarar getirecegi kesin. O yuzden umuyorum ki bu yaziyi birileri biryerlere link olarak falan atar da olabildigince cok Galatasarayliya ulasir.

Redman dedi ki...

Deniz,

Utandirdin hocam. Tesekkurler iltifatlarin icin.

Unknown dedi ki...

selam,
zaten bu diziliş rijkaard'ın gibi söylemler ilk başta cruyff'a hakarettir bence. sanki en iyi şekilde uygulayan gibilermiş gibi lanse ediliyor. hollanda'nın sevdiği sistem sonuçta. her neyse seviyorum bu blogu. bir de yorumlarda kelime doğrulama olmasa:)

Redman dedi ki...

futbol muhalifi,

Selam hocam. Guzel yorumun icin tesekkurler, ben de senin blogunu begenerek okuyorum. Bu arada "yorumlarda kelime dogrulama"dan kastin ne tam olarak anlayamadim.

Unknown dedi ki...

ben de teşekkür ederim. yorum yazdıktan sonra altta çıkan güvenlik işlemini demiştim. yoruyor insanı.

Redman dedi ki...

Hahaha unutmusum bile o dalgamotoru. Blogu ilk kurdugumda sagdan soldan cok fazla spam gelir diye koymustum. Cikaralim bakalim, bir de oyle deneyelim.