Manchester United - Tottenham Hotspur macini seyretmediyseniz, tekrarini bir yerlerden yakalamanizi kesinlikle tavsiye ederim. Macin tamamini seyretmenize de gerek yok, sadece ikinci devrenin ilk 25 dakikasi, kendi basina, bir haftalik futbol acliginizi doyuracaktir. "Ilk goldeki pozisyon penalti degildi" diyenleri de duyuyor gibiyim su anda; ancak United ikinci yarinin basiyla beraber Tottenham'in uzerine oyle bir coktu ki Harry Redknapp disinda "Hakem o penaltiyi vermeseydi Tottenham bugun Old Trafford'dan puan cikarirdi" diyecek tek bir baba yigit cikacagini sanmiyorum. Zaten Manchester'in 10 dakika icerisinde buldugu 4 gol de bu gorusu kanitlar nitelikteydi.
Neticede United 0-2 geriden gelip maci 5-2 kazandi ve sampiyonluk yolunda Tottenham gibi saglam bir engeli daha asmis oldu; ancak bugunku yazinin ana konusu bu degil. Macin detaylarindan ziyade United'in iki ozel oyuncusuna deginecegim: Cristiano Ronaldo ve Wayne Rooney. Bugun Tevez'in girisiyle Rooney sol kanatta Cristiano Ronaldo sag kanatta adeta teror estirdiler Spurs savunmasina. Su anda dunya uzerinde bu ikili kadar etkili, bu ikili kadar dominant baska bir tandemden bahsetmek mumkun mu bilmiyorum. Belki Messi ile Eto'o dusunulebilir ki onlar da basli basina ayri bir yazi konusu. Ronaldo ve Rooney Ferguson'un Premier League'in Arsenal ve Chelsea tarafindan domine edildigi donemde yeniden sekillendirdigi Manchester United'in yapi taslarini olusturuyorlar. Ikisi de hem teknik acidan hem de fiziksel olarak mukemmel futbolcular. Ancak ikisi de bu seviyedeki cogu oyuncu gibi saha icinde ve saha disinda 'sorunlu' kisiliklere sahipler. Ingiltere gibi tabloid basinin bizim ulkemizdekileri dahi golgede biraktigi bir ulkede mesleklerini icra ettikleri icin her yaptiklari kat be kat buyutulerek insanlarin onune seriliyor. Hayat kadinlariyla yasadiklari, kiz arkadas sorunlari, rakipleriyle kavgalari saymakla bitecek gibi degil. Ancak bundan uc sene once oyle bir olay yasamislardi ki Manchester United'in su anki basarisini nasil elde ettigini kavrayabilmek icin o gune ayrica deginmek ve o gunden bugune nasil gelindigini kisaca incelemek lazim.
2006 Dunya Kupasi Ceyrek Finali. Rooney'in formasini giydigi Ingiltere ile Cristiano Ronaldo'nun formasini giydigi Portekiz karsi karsiya. O tarihte henuz 21 yasinda olan bu iki "sorunlu yildiz" macin basindan itibaren birbirleriyle didismeye basliyorlar. Mac boyunca itismeler ve soz dalasi devam ediyor. Ta ki Rooney kendisini kaybedip resimdeki pozisyonda Ricardo Carvalho'nun kasiklarina basana kadar. Bundan sonra olay iyice cirkinlesiyor. Rooney'in atilmasi icin hakemin yanina ilk kosan Cristiano Ronaldo. Hakem kirmizi karti cikarinca sevincini saklama geregi hissetmeyen, hatta kendi yedek kulubesine donup "oldu bu is" der gibi goz kirpan da. Daha sonra gazete televizyon vasitasiyla devam ediyor atismalar. Bu sirada Ingiltere medyasi da hem sorumsuz bir sekilde kirmizi kart gorup milli takiminin Dunya Kupasindan elenmesine yol acan Rooney'i hem de onu oyundan attirmak icin atmadigi takla kalmayan Cristiano Ronaldo'yu cok sert bir sekilde elestiriyor. Yeniden yapilanma asamasindaki bir takimin basina gelebilecek belki de en kotu sey - takimin etrafinda insa edildigi iki oyuncunun herkesin gozleri onunde dustukleri bu durum.
Peki Alex Ferguson ne yapti bu olaylar sirasinda bir de ona bakalim. Oncelikle oyunculariyla fazla yuz goz olmadi. Medyaya da olumsuz hicbir aciklamada bulunmadi - hata yaptiklari herkes tarafindan kabul edilen oyuncularini aslanlarin onune atip kendisi kenara cekilebilirdi, yapmadi. Ortalik yatistiginda iki oyuncusunu kenara cekip - kapali kapilar ardinda - bu konuyu yuz yuze konustu ve ne yapmalari gerektigini anlatti. Eminim Giggs, Neville, Scholes gibi isimlerin varligi da onemli rol oynamistir bu surecte. Sonucunda da bu iki - sozum ona - zor karakterli sorunlu yildiz yasadiklari problemi bir kenara biraktilar ve beraber dunyanin en yikici ikililerinden bir tanesini olusturmayi basardilar. Manchester United da, buyuk ihtimalle, o tarihten bu yana kazandigi iki Premier League ve bir Sampiyonlar Ligi kupasina yenilerini ekleyecek bu sezon.
Soylemeye calistigim su: 18-21 yas arasi, kisiligi henuz oturmamis, buyuk ihtimalle dogru duzgun okula bile gitmemis, ve cogu insanin hayati boyunca calisip kazanamadigi parayi bir anda onunde bulmus insanlar tabii ki hata yapacaklardir. Yapmamalari anormaldir zaten. Onemli olan bu "cilgin cocuklari" hos gorebilmek, onlari dogru yonlendirip sahip olduklari yetenegi ve enerjiyi sahaya yansitacaklari ortami hazirlayabilmektir. Insan yonetmenin sirri, Alex Ferguson'un basardigi budur. Bizim bunu ornek almamiz lazim, yoksa "asalim / keselim / kadro disi birakalim" diyerek bir yere varilmayacagini anlamak icin gozumuzun onunde daha fazla genc yetenek harcanmasina gerek yok.
Bir Sağ Bek, Üç Mevki: Aaron Wan-Bissaka
-
Premier Lig geçtiğimiz hafta başladı. Hem takım hem de oyuncu bazında her
sezon yeni bir hikaye demek. Galiba geçtiğimiz sezon hiç de fena bir
görüntü verm...
6 yıl önce
2 yorum:
Manchester Ferguson'a ragmen basarili son 20 yildir. Artik kan degisikliginin vakti geldi. Takima yeni bir ruh lazim. Aytiyeten birinin Ferguson'a Manchester'in ne kadar buyuk bir camia oldugunu soylemesi lazim. Takimi tasiyamiyor. Koskoca Man Utd tek forvet cift on libero oynamaz. Kupalar da tesaduf.
Ya saçma sapan konuşma ya Alex Ferguson gibi adam mı var manager olarak.Adamın Man U'yu nerden nereye getirdiği belli.İyi takım dediğin sadece çok hücüm yapma değildir güzel oyun sergilemektir ki bunu da yapıyorlar yani.
Yorum Gönder