2 Haziran 2009

Guardiola'nin Ardindan


Her uzun boylu Turk santraforu Hakan Sukur, her Avrupa'li sutor uzun Dirk Nowitzki, ve Turkiye'ye gelen her yetenekli ama sorunlu 10 Numara Hagi olmadigi gibi, her karizmatik genc teknik direktor de Guardiola olamaz.

Basari getiren modellerin arkadan gelenler tarafindan uyarlanmaya calisilmasi kadar dogal birsey yoktur. Ancak bunu yaparken iyi dusunmek ve detayli bir inceleme yapmak sarttir. Aksi takdirde ortaya konan 'uyarlama' bir taklitten ileri gidemeyecektir ve basarisizliga mahkum olacaktir.

Bahsetmeye calistigim 'basarili sistemlerin yuzeysel bir degerlendirmeyle basite indirgenmesi ve bunun modaya donusup gerektiginden fazlaca yayginlasmasi' sorununun su aralar en moda ornegi Pep Guardiola. Oyle ki Barcelona'nin esine az rastlanir basarisindan sonra herkes kendi Guardiola'sini arar oldu. Sirf bu yuzden onumuzdeki birkac sezon Avrupa'da ciddi bir genc antrenor enflasyonu yasanacak. Zaten bunu gormek icin cok uzaga bakmaya gerek yok, Galatasaray'in Bulent Korkmaz tercihi hemen burnumuzun dibinde.

Peki nedir Barcelona'nin Guardiola Modeli? Madde madde siralayalim:
1. Kulubun altyapisindan yetismis, senelerce formasini giymis ve kaptanligini yapmis, taraftarin cok sevdigi bir teknik direktor secimi. (Guardiola Barcelona altyapisi cikisli ve A Takim'da 11 sezon forma giydi)
2. Bu secilen isme kulubun alt kademelerinde gorev verilmesi, genclerle calisma ve teknik direktorluge yumusak gecis saglama imkani taninmasi. (Guardiola altyapida stajini tamamladiktan sonra 2007-08 sezonunda Ispanya 3. Ligi'ndeki Barcelona B'yi calistirdi)
3. Genc teknik direktorun cesitli konularda yukunu omuzlayabilecek bir genel direktor (Begiristain), ve belki daha da onemlisi onun tecrube eksikligini kapatacak, ona mentorluk edecek, basarisi kanitlanmis bir futbol beyni (Cruyff).
4. Antrene edilmeye musait, basariya ac, sorunlu kisiliklerden arindirilmis bir oyuncu kadrosu. (Barcelona bu sebeple takimin Katalan kokenli olmayan, basariya doymus ve kemiklesmis isimleri Ronaldinho ile Deco'yu 2008-09 sezonu basinda elden cikartti)
5. En azindan orta vadeli bir planlama ve bu konuda yonetimin eksiksiz destegi. (Guardiola Barcelona'nin Katalanlastirilmasini ve kendi kulturu icinden yetismis yeteneklerle yeniden yapilanmasini amaclayan bir Laporta programinin basina getirildi. Onunla beraber A Takim'a alinan basini Busquets'in cektigi sayisiz genc oyuncu ve United'dan transfer edilen bir baska Katalan Pique buna en belirgin ornekler)


Bulent Korkmaz ornegini verdim, oradan devam edecegim karsilastirmasi kolay oldugu icin. Ayni maddeler uzerinden gidelim:
1. Bulent Korkmaz kulup kariyeri kriterini fazlasiyla karsiliyor. Hatta futbol hayatinin tamamini Galatasaray'da gecirdigini ve daha uzun sure A Takim'da gorev yaptigini dusununce gorece Guardiola'dan daha onemli oldugunu bile soylemek mumkun.
2. Korkmaz, Galatasaray'da alt kademelerde hic gorev yapmadi ancak cesitli Anadolu kuluplerinde toplam 1 sezon kadar bir antrenorluk tecrubesine sahip. Kayseri Erciyesspor'da gecirdigi yarim sezon takim kume dusmus olmasina ragmen toplanan puan ve ulasilan kupa finali sebebiyle basariliydi. Ancak Bursaspor ve Genclerbirligi'nde gecirdigi toplami yarim sezonu bile bulmayacak donemler gayet basarisiz ve cesaret kiriciydi.
3. Galatasaray'da genel direktore en yakin gorevli Adnan Sezgin, takimin futbol aklini olusturmasi beklenen tecrubeli isim de gecen senenin bitimine 5 hafta kala takimi birakan ya da bir sekilde uzaklastirilan Kalli idi bu sezon. Burada takdiri size birakiyorum.
4. Kewell, Baros, De Sanctis, Nonda her ne kadar bu sezon hicbir idari sorun yasatmamis olsalar da ozellikle "basariya ac olma" kriterine uymuyorlar. Ancak tabii ki burada asil incelenmesi gereken isim Lincoln. Korkmaz ile Brezilyali arasinda yasanan olayin detaylarina girmeyecegim, cunku kulubun cok icinde degilim ve fazla ahkam kesmek istemiyorum. Lakin ortaya cikan tabloda ve yaratilan onca dramada kim suclu olursa olsun, Lincoln gibi sorunlu bir oyuncunun mevcudiyetinin dahi Bulent Korkmaz'in isini kolaylastirmadigi gun gibi ortada.
5. Bence en onemlisi. Bulent herhangi bir planlamanin parcasi olarak degil yonetimin uzerindeki baskiyi hafifletmek adina getirildi Galatasaray'in basina. Bu sebeple ne kendi transferlerini yapma imkani oldu, ne de takimi ile dogru duzgun calisabildi. Ayrica onune koyulan en tanimli hedefler "UEFA Finali" ve "Lig Sampiyonlugu" oldugu icin zaten basarili olma sansi neredeyse sifirdi.

Sanirim bu 5 maddeye bakildiginda Bulent Korkmaz'in neden Guardiola olamadigi ve aslinda hicbir zaman Guardiola olma sansina sahip dahi olmadigi gayet acikca goruluyordur. Ben acikcasi bugun gelinen duruma insanlarin sasirmasina cok sasiriyorum. Benzer hatalari Galatasaray'in Hagi ile, Besiktas'in Riza Calimbay ile, Fenerbahce'nin de Oguz Cetin ve Ridvan Dilmen ile daha onceden yapmis oldugunu cok cabuk unutuyoruz.

Bir de herseyin otesinde, olculmesi, disaridan bakinca degerlendirmesi cok zor baska bir bilesen var bu iste. Antrenor olmak, lider olmak, yonetici olmak her insanin mayasinda yoktur. Ayrica, kimi futbolcu 10 kusur senesini teknik direktorun dizinin dibinden ayrilmadan, surekli ogrenmeye calisarak gecirmistir, kimi de antrenman ve kamplar disinda tesislerde 5 dakika durmamistir. Bir de tabii ki her basarili futbolcu teknik direktorlugu kaldiracak zekaya sahip olmali diye de bir kaide yok ortada. Vasat alti zekaya sahip insanlar da pekala iyi futbolcu olabilirler ancak kolay kolay iyi teknik direktor olamazlar. O yuzden tecrube eksikligine ragmen goreve getirilen isimlerin bu yonden son derece iyi taninmasi ve detaylica incelenmis olmasi gerekir.

Sadece bize ozgu bir durum da degil bu, benzer yanilgilara butun dunya dusuyor. Yukarida da ornegini verdigim gibi NBA'de Dirk Nowitzki'nin basarisinin ardindan yillardir iyi sut atan her Avrupa'li uzun, baska hicbir seye bakmaksizin "Yeni Nowitzki" etiketiyle, inanilmaz beklentilerle piyasaya suruluyor ve hemen hepsi de basarisiz oluyor (Niko Tsikitishvili, Andrea Bargnani, ve hatta Darko Milicic bu durumun en carpici ornekleri olarak gosterilebilir) mesela. Bayern Munih'in Almanya Milli Takimi'nin basarisinda Joachim Low'un payini gormezden gelip Klinsmann'i Guardiola benzeri bir yapilanma icin takimin basina getirmesi de bu tarz baska bir hatadir aslinda. Klinsmann-Low modeli yani karizmatik, kredibilitesi yuksek teknik direktor ve futbol zekasi yuksek, kalifiye yardimci ikilisi basarili olmustur ancak bunun sadece bir ayagi alinip Almanya'nin en iyi kadrosunun basina getirildiginde sezon husranla sonuclanmistir. Ornekleri cogaltmak tabii ki mumkun.

Neticede sozun ozu su ki her ne olursa olsun basarili olmus sistemlerin vitrinleri kadar mutfaklarinin da incelenmesi gerekir. Aksi takdirde sonuc hep basarisizlik olacaktir.

Hiç yorum yok: