21 Haziran 2009

2008/09 Aston Villa'si Uzerine


Aston Villa, Martin O'Neill geldiginden beri cok iyi isler yapiyor ve her sezon yukselen bir grafikleri var. Oyle ki geride biraktigimiz 2008/09'u Everton 5. olarak tamamlamis olsa bile Premier League'in '4 Buyuklerine' kafa tutan yegane takim Aston Villa idi. Bordo-mavililer sezonun ortalarina dogru ligde 3. siraya kadar yukselmis ve son yillarda sadece Everton'in bir kez yakalayabilmis oldugu Sampiyonlar Ligi bileti alma basarisina cok yaklasmislardi. Ancak cesitli sebeplerle ligin sonunu iyi getiremediler ve son haftada Everton'a da gecilerek ligi 6. sirada tamamladilar. Villa'nin yasadigi bu dusus otoriteler tarafindan iki ana sebebe baglaniyor. Bunlardan ilki Aston Villa'nin dar kadrosunun uzun maratonu cikaramamis olmasi. Sezon basinda James Milner, Curtis Davies, Carlos Cuellar, Brad Friedel, Luke Young, Steve Sidwell, Nicky Shorey, Brad Guzan, devre arasinda da Emile Heskey'yi transfer etmis olmasina ragmen O'Neill'in bu sorunu cozememis oldugu siklikla soyleniyor. Ben bu goruse cok katilmiyorum, bence az sayida oyuncu kullanimi Martin O'Neill'in tercihinden kaynaklaniyor. Bir onceki sezon Premier League'de 6. olan takima transfer edilen isimlerin sayisi ve kalitesi bile bu tezi ortadan kaldirmaya yeterli zaten. Gosterilen ikinci sebep ise takimin kaptani ve savunmadaki beyni olan Martin Laursen'in yasamis oldugu ve kariyerinin bitmesine neden olan sakatlik. Buna katilmamak ise mumkun degil tabii ki. Aston Villa Danimarkali'nin oynadigi 19 macta ortalama 1.16 gol yiyip 11 galibiyet, 3 beraberlik alirken, onun oynamadigi diger 19 macta ortalama 1.42 gol yiyip 6 galibiyet ve 7 beraberlik almis. Ancak ben durumun bu kadar basit bir sekilde aciklanabilecegini dusunmuyorum.


Ust duzey futbolda rakamlardan cok takimlarin sahada ne yapmak istediginin onemli olduguna inananlardanim. O yuzden de ligimizde sikca rastladigimiz "tek forvet mi cift forvet mi?" tartismalari bana cok yuzeysel gelir. Ancak bu yilki Aston Villa takimi bu ikilem ozelinde cok enteresan bir ornek teskil ediyor. Soyle ki Bordo-mavililer 2008/09'da sadece iki dizilis kullandilar. Bunlarin ilki bir onceki sezon basariyla uygulanmis olan cift forvetli klasik 4-4-2, ikincisi ise, biraz da mecburiyetten, kanatlarin daha onde oynadigi, ortasahada oyuncunun yer aldigi 4-5-1'di. Sezon boyunca Aston Villa'yi yakindan takip ettigimiz icin bu iki ana dizilisle alinan skorlar arasindaki iliski dikkatimizi cekti. Ozellikle takimin ortaligi kasip kavurdugu Aralik ayinda Agbonlahor'un tek forvet oldugu 4-5-1'i kullaniyor olusu, yasadiklari dususun de Heskey transferi ve Carew'in sakatliktan donusu ile beraber tekrar 4-4-2'ye gecislerine denk gelmis olmasi ilgincti. Dun aksam kafamda bu notla Aston Villa'nin bu sezon oynadigi 38 lig macini incelemeye karar verdim. Ortaya cikan sonuc gayet carpiciydi:

4-4-2
Martin O'Neill 4-4-2'yi gectigimiz sezon 25 kez kullanmis. Bu maclarin 12 tanesi iceride, 13 tanesi deplasmanda. 8 galibiyet, 8 beraberlik ve 9 maglubiyet almislar. Attiklari ortalama gol 1.16 iken yedikleri 1.44 olmus. Topladiklari ortalama 1.28 puan 38 maca yayildiginda 49 puana denk geliyor ki bu performansla sezonu 10. sirada tamamlarlardi. 4-4-2 ile ligin ilk 5 sirasindaki takimlarin karsisina 6 kez cikmislar ve 2 beraberlik, 4 de yenilgi almislar.

4-5-1
Kalan 13 macta kullanilan dizilis ise 4-5-1. Bu maclarin 7 tanesi iceride, 6 tanesi deplasmanda. 10 galibiyet, 1 beraberlik ve 2 maglubiyet almislar. Attiklari ortalama gol 1.85 iken yedikleri mac basina sadece 1.00. Topladiklari ortalama 2.38 puan 38 maca yayildiginda 91 puana denk geliyor ki United'in sezonu 90 puanla sampiyon tamamlamis oldugunu not duselim. 4-5-1 ile ligin ilk 5 sirasindaki takimlarin karsisinda 4 macta 2 galibiyet ve 2 beraberlik almislar. Bir baska carpici istatistik de 4-5-1 ile cikilan 6 deplasmanda alindan 6 galibiyet. 

Giriste de soyledigim uzere, takimin dususunde yatsinamayacak onemli sebeplerden biri Martin Laursen'in sakatligiydi. Bunu incelemek icin Laursen'in forma giydigi 4-4-2'li maclara da goz atalim. Villa bu 9 macta 4 galibiyet, 2 beraberlik, 3 de maglubiyet alarak daha iyi bir performans gostermis olsa da mac basina toplanan 1.56 puan ve atilan 1.33 gole karsi yenen 1.33 gol 4-5-1 ile yakalanan performansin altinda. Son olarak da Laursen'in oynadigi 4-5-1'li maclara bakalim. Soz konusu 10 macta alinan 7 galibiyet, 1 beraberlik, ve 2 maglubiyet var. Toplanan puan ortalama 2.20 iken atilan gol 2.20, yenen gol de 1.40 olmus. Buradan da cikarilacagi uzere istatistiki anlamda Laursen'in varligi onemli bir faktor olsa bile asil baskin degisken takimin sahaya dizilisi olmus bu sezon.


Buradan yola cikarak tabii ki "O'Neill butun sezon 4-5-1 oynasaydi Aston Villa EPL'i kazanirdi" demeyecegiz. Ancak ortada gunduzle gece kadar farkli iki tablo var ve bu tablo sezon boyunca sahada gozlemlediklerimizle de bire bir ortusuyor. Aslinda kagit uzerinde bakildiginda Villa klasik 4-4-2 oynamak icin neredeyse herseye sahip. Ileride Agbonlahor, Heskey ve Carew gibi hareketli, caliskan, mucadeleci forvetleri var ki bunun cift forvet oynamanin birinci sarti oldugundan daha once bahsetmistik. Orta dortlunun kanatlarinda oynayan Ashley Young ve James Milner da genc, dinamik ve defansif gorevlerini fazla aksatmayan isimler. Gobekte gorev alan Stiliyan Petrov bence ligin en iyi on liberolarindan bir tanesi, partneri Gareth Barry de Lampard ile Gerrard'in bir adim gerisinde Ingiltere'nin en iyi 3. ortasaha oyuncusu ve bu ikili butun sezon boyunca hem Villa'nin beyni oldular hem de oyunun ofansif yonunu ihmal etmeden defansif gorevlerini eksiksiz yerine getirdiler. Peki nereden kaynaklaniyor o zaman 4-5-1 ile 4-4-2 arasindaki bu bariz ucurum? 

Bence bunun iki ana sebebi var. Ilki Martin O'Neill'in stoper bek sevgisi seklinde ozetlenebilir. Klasik 4-4-2'nin yukarida saydiklarimla beraber en onemli bilesenlerinden birisi de kanat beklerinin oyuna katkisidir. Ortasahanin merkezinde sadece iki oyuncu gorev aldigi icin bu ortasaha elemanlarinin bekler tarafindan desteklenmesi cok onemlidir. Ayrica ilerideki 2. forvetten verim alabilmek icin oyunun karsi alana yikilmasi ve ceza sahasina cok sayida top gonderilmesi gerekir. Bunu saglamak icin de yine kanat beklerinin onde yer alarak rakibi baski altina almalari sarttir. Irlanda'li teknik adam ise soyledigim gibi tam bir stoper bek hayranidir. Bir onceki sezon savunmanin kenarlarinda stoper orijinli Olof Mellberg ve Wilfred Bouma'yi kullaniyordu. Isvecli Juventus'un yolunu tutup Hollandali da sezon basinda ayak bilegini kirinca, O'Neill sezon basinda sag beke Middlesbrough'dan Luke Young, sol beke de Reading'den Nicky Shorey gibi EPL'in kalburustu kanat savunucularindan ikisini transfer etti. Bu transferler sonucu olusan beklenti O'Neill'in sisteminde degisiklige gidecegi ve oyuna daha cok katilan kanat bekleri takimina monte edegecegiydi. Ancak sezonun buyuk bolumunde sag bek icin alinan Luke Young savunmanin solunda oynadi ve onun yerini cogu zaman stoper icin transfer edilmis olan Carlos Cuellar, ara sira da ortasahadan bozma Nigel Reo-Coker ve Craig Gardner gibi isimler doldurmaya calisti. Ancak sag kanatta denenen isimler ya toplu oyunda cok etkili olmadiklari (Cuellar) ya da temel defansif formasyona sahip olmadiklarindan tedirgin oyadiklari icin (Reo-Coker, Gardner) yeterli katkiyi yapamadilar. Buna Luke Young'in sol kanatta sagdaki kadar etkili olamayisi da eklenince Aston Villa bekleri sezonun boyunca ortasahalarina yeterli destegi veremediler. Bu durum 4-4-2'de buyuk sorun yaratirken ortasahada bir ekstra oyuncunun oynadigi 4-5-1'de ise pek siritmadi. Tam tersine defansif kanat bekler hucumda daha cok yer alan aciklari dengeledi ve ortaya cok uyumlu bir yapi cikti. 


4-4-2 ile 4-5-1 arasindaki gozle gorulur farkin diger sebebi de 4-5-1'in, daha dogrusu tek forvetli, kanatlarin daha onde oynayip hucumda forveti 3'ledigi sistemin Villa'nin elindeki oyuncu kadrosuna daha cok uyuyor olusuydu. Burada Agbonlahor ve Ashley Young'a ozellikle deginmek gerek. Agbonlahor cok kuvvetli, suratli, yeri geldiginde topa vurabilen, havadan da belirli oranda etkili bir forvet oyuncusu. Arada olmayacak goller kacirdigi da oluyor ancak toplu ve topsuz oyunda arkasindaki ortasaha icin bulunmaz bir lutuf. Bu sezona kadar kendisine hep gezerek oynayacak, yeri geldiginde ortasahasina yardim edecek iyi bir ikinci forvet gozuyle bakiliyordu, ancak Carew'in sakatligi ile tek forvet oynamaya basladiginda goruldu ki aslinda mukemmel bir 'tek forvet'mis Nijerya asilli Ingiliz. Kendi basina oynadigi donemlerde ozellikle kosu kanallari forvetteki partneri tarafindan tikanmadigi icin cok etkili oldu Agbonlahor ve Capello tarafindan Milil Takim'a bile secildi. Ashley Young ise bana gore Ingiltere'nin 1-2 sene icerisinde en buyuk yildizlarindan birisi olacak. Bu yil Profesyonel Futbolcular Birligi tarafinan yilin genc oyuncusu da secildi zaten. Young, aslen sag ayakli olmasina ragmen sol kanatta oynuyor. Hem suratli, hem bire birde karsisina aldigi herkesi gecebilecek kadar teknik, hem de raket gibi bir sag ayaga sahip. Yildiz oyuncu da ayni Agbonlahor gibi genis alanda oynama sansi yakaladigi 4-5-1'de 4-4-2'ye kiyasla cok daha etkili oldu. Bunun bir diger sebebi de arkasi ortasahadaki bir ekstra oyuncu ile daha iyi kollandigi icin kaleye yakin, daha serbest bir rolde oynayabilmesiydi. Boyle olunca klasik bir acik gibi sifira inip orta yapmaktansa kanadindan iceri kat edip oyuna daha cok dahil olma imkani buldu ve ters kanattan gelen ataklarda da merkeze yaklasarak ikinci forvet Agbonlahor'u basariyla destekledi. Bunun Ashley Young'in yeteneklerinin maksimize edilmesi icin ideal duzen oldugunu dusunuyorum. Bugunlerde kendisinin Barcelona'ya 30 M Pound karsiliginda transfer edilecegi de konusuluyor. Genel olarak Britanya kokenli futbolcularin Kita Avrupasi'nda cok basarili olacagini dusunmesem de Ashley Young icin bunu soyleyemiyorum. Barcelona'nin 4-3-3'unde sol kanatta harika isler cikarabilir genc Ingiliz.


Neyse, cok dagilmayalim... Gectigimiz kis aylarinda ortaligi kasip kavuran Bordo-mavilileri gozlerimiz ariyor. Cunku o Aston Villa, savunmanin her alaninda cok saglam, topu kazandigi anda da hizli adamlariyla direk sonuca giden bir takimdi. Forvetteki eksikligi de oyuna daha cok katilan kanat oyunculari Young ve Milner ile ortasahadan surpriz kosularla ileriyi coklayan Barry ve Sidwell olabildigince kapatiyordu. Ic saha maclarinda zaman zaman rakibi acmakta zorlanmis olsalar da deplasmanda dahi ligin en iyilerine kafa tutabilecek cok iyi bir savunma takimi yaratmisti O'Neill. Bugun gelinen noktada ise Barry'nin Manchester City transferi, Laursen'in de futbolu birakmis olmasi sebebiyle iskeletlerinden cok onemli iki parcayi yitirmis durumdalar. Savunmada Curtis Davies gecen sezon iyi isler yapmis olsa da Carlos Cuellar vasat bir ilk sezon gecirdi. Zat Knight da en iyi ihtimalle rotasyonda 4. stoper olabilir kanimca. O yuzden bu bolgeye bir transfer yapmalari sart. Barry'nin acigini nasil kapatacaklarini ise O'Neill'in onumuzdeki sezon hangi sablonla oynamak istedigi belirleyecek. Eger klasik 4-4-2'de israr edeceklerse kadro icinden Steve Sidwell, Nigel Reo-Coker, hatta U21'in degismez ismi Craig Gardner gibi alternatifler cikarabilirler. Ancak yine de kadro derinligi acisindan oraya da bir transfer yapmalari gerekiyor bence. Kanatlara da alternatif yaratmak adina bir oyuncu daha aradiklarini okuyorum. Ancak kimi alirlarsa alsinlar sirf iki kaptanlarini birden kaybettikleri icin bile onumuzdeki sezon O'Neill ve ogrencilerini cok zor bir sezon bekledigi acik. Toparlanmakta olan Tottenham, gectigimiz sezon iyi bir sicrama yapan Fulham ve tabii ki Arap sermayesinin arkasinda durdugu Manchester City, Villa'yi yerinden etmek icin ugrasacaklar. Eger Barry ve Laursen'in eksikliklerini telafi edip bu sezonki basarilarini tekrarlayabilirlerse dahi benim gozumde buyuk is basarmis olurlar. Bekleyip gorecegiz...

7 yorum:

stalker dedi ki...

stiliyan petrovla martin petrov karışmış sanırım..

Redman dedi ki...

Martin Laursen, Martin O'Neill derken cok Martin oldu zaten. Iyi Agbonlahor'a Ersen Martin demedik :)

sampi dedi ki...

Zahmet edip iyi arastirmissin, eyvallah. CL icin mac basi 2 puan gerekiyor. Bunun icin de 19 deplasmandan asagi yukari 7 galibiyet lazim ki bunun en kolay yolu saglam savunma & hizli hucum kombosu. Artik buyuk/kucuk takim demeden 4-5-1 deplasmanin default formasyonu olma yolunda.

Tek forvet tipi icin iddiam deparli forvetlerin pivot santraforlardan daha iyi is yapacagidir. Agbonlahor, Etoo, Drogba bunlarin piridir. BJK'da bu role en uygun oyuncunun Holosko oldugunu dusundugumu birkac kez soyledim zaten pek katilmasan da. Arkasina da ayaklari duzgun, coklayici kosusu yapip kafa vurabilecek Bobo, onun yaninda da Fellaini Batuhan PIYUUUUUU.

sampi dedi ki...

Simdi gozume carpti, armadaki "PREPARED" yazisi tek basina siritmis. Bari "haziriz, inanirsak olur" falan tamlayici bir cumle kursalarmis.

Redman dedi ki...

PIYUUUU kismini cok anlayamadim o ara trak girdi herhalde :)

Agbonlahor, Eto'o konusunda katilmakla beraber Drogba'yi bu iki arkadasin arasina alamayacagim. Drogba hava hakimiyeti ve gucu sayesinde savunmayi ileri itmekten ziyade atilan hava toplarini alip topu ileride tutarak takimin ileri cikmasini saglayan bir forvet tipi. Holosko, Eto'o ya da Agbonlahor ise kuvvetli olmalarina ragmen asil ozellikleri surat ve suratte devamlilik olup kosu tehdidi ya da driplingler sayesinde rakip savunmayi kaleye yaklastiran oyuncular.

Besiktas ozelinde ise Holosko en ucta kullanilabilir, hatta kullanilmalidir, ancak bunun yerini ve zamanini iyi secmek gerek. Inonu'de kapanmaya gelmis bir rakip karsisinda bunun cok ise yarayacagini dusunmuyorum mesela.

Bu armanin altindaki sloganlar Ingiltere'de bayagi yaygin. Ama cogu latince oluyor, "PREPARED" ondan biraz daha enteresan.

sampi dedi ki...

PIYUUU ortaligi dagitiriz, o kadar fazla kupa kazaniriz ki eritsek metalini satsak Delgado'nun maasini karsilar mahiyetinde abarti bir unlem kelimesiydi.

Drogba ekstrem bir ornek, iyi yapamadigi sey yok aslinda. Suratine vurgu yapmak istemistim. Maksat coklayicilara yer acmak kisaca. Nobre'nin aklina bile gelmeyecek ozellik.

Kapanan takim icin bence geriden adam cikarip rakibin dengesini bozmak hedef santrafordan daha etkili bence. CL finalinde Gerard'in beke gecip geriden atak beslemesi buna ornektir. Onun icin ic saha/dis saha farki gozetmeksizin ileri ucta Holosko'nun olmasi taraftariyim. Kaldi ki top surme ozelligiyle bile o pozisyonu kaldirir. Neyse, Denizli'nin sezon ortasi yaptigi gibi yedek kalmasin da isterse sol bek oynasin Holosko.

Brezilya bayraginda Ordem & Progresso yazar. Hikayesi de sudur: The motto Ordem e Progresso is inspired by August Comte's positivism. L'amour pour principe et l'ordre pour base, Le progress pour but (ask prensip duzen baz, gelisim amac). It was inserted because several of the people involved in the military coup d'etat that deposed the monarchy and proclaimed Brazil as followers of the ideas of August Comte (vikipedi).

PREPARED nerden gelmis acaba?

Turgay Keskin dedi ki...

Ben kapanan takımlara karşı hedef santrforun daha etkili olacağını düşünüyorum. Özellikle iç sahada baskı kurmuşken Nobre gibi savunmayı rahatsız edici ve sahada ikinci bir top gibi- benzetme yanlış anlaşılmasın.- yerinde durmayan bir adam diğer oyuncuları oldukça rahatlatıyor ve orta sahadan gelen oyunculara fırsatlar sağlıyor. İleri uçtaki adamınız savunmayı fazlasıyla meşgul ederken Sampi'nin dediği gibi arkalardan gelen oyuncular daha etkili olabiliyor. Aslında aynı şeyleri farklı oyuncular üzerinden düşünüyoruz.

Drogba'yı ise Bülent Ortaçgil'in şarkısı gibi Kategorize Etmemek lazım, her yere uyuyor adam.