Avrupa’yi ogrenci butcesiyle toplu tasimayla dolasma davasi Interrail’e ozenmekten mutevellit liseden arkadaslarla “Anadolurail” projesi baslatmis, memleketin kucuk, ucra ama fazlasiyla sirin sehirlerini/kasabalarini dolasmaya koyulmustuk universite yillarinda. Araya rafting, daga cikma, trekking mrekking gibi atraksiyonlar katip ucuz pansiyonlarda ve sirtimizda donuserek tasidigimiz cadirla macera pesinde kostuk.
Kapadokya gezisi sonrasi Toros – Aladaglar’da Emler Zirvesi’ne oksijensizlikten basimiz agriya agriya ciktiktan beri kendimize inanilmaz guvenimiz gelmisti. 3 erkek olan kadroya bir cicek ekleyerekten ertesi sene Kars/Artvin/Trabzon triosunu gezmeye karar verdik. Gezinin doruk noktasi Kackar Dagi’na cikmak olacakti. Istanbul’dan kiytirik bir tup, yazliktan pili bitmis fenerleri alip yola koyulduk. Daga minibuslerle yaklasip bir gun dusuk egimli tirmanma yuruyusu yaptik. Zirveye cikisi yarim gunluk mesafede Deniz Golu denen yerde kamp kurduk. Ertesi gun zirveye dolu ve yagmur arasinda, butun turistler geri donerken ciktik. Musevi efsanesine gore irkin cikis noktasi oldugu inancindan dolayi cok sayida Israilli’ye rastladik. Ben kendi memleketimde gecen mitleri bilmezken adamlar kalkmis Karadeniz’de sembolik dag tirmaniyordu. Yeterince yuksege cikinca cep telefonlari garip bir sekilde cekmeye basladi. Hatta babamdan Kleberson’u aldigimiz haberini alinca doping etkisi yapti. Neticede zirve yapip Deniz Golu mevkiine geri donduk.
Gunun yorgunlugunu yansitan resimde en sagdaki apaci benim. Kis kiyafetlerim deplasmanda oldugu icin parlak New Balance ayakkabilarimi abimin 15 senelik esofmaniyla babamin 20 senelik kazaginin tamamlamak zorunda kalmasi Umut Sarikaya karikaturlerini animsatmis olabilir. Icimdeki Bob Marley tisortu de cabasi.
Bu noktada yasadigimiz gurur ve kendine guven sonun baslangici oldu.
Zirveye soyle ciktik, geri boyle alternatif yoldan donelim dedik. Once kaya kapli yokusu ciktik. Kayalar ustune bastikca asagi kayiyordu, hatta arkadasim bir kere 3 metre kadar deplase oldu yanlis bir adimla. Toparlamasa helikopter cagirmamiz gerekecekti. Yolda her 50 m’de bir “baba” denilen tas topluluklari vardi. Babalari takip ede ede ilerliyorduk. Derken bir asamada babalar bitti ve resmi olarak kaybolduk. Saatlerce yurudukten sonra elinde av tufegiyle dolanan bir amcaya rastgeldik. Kendisi “BEEEUUUUUUUUUU coh fuzuli celmissinuz, BEEEEEUUUUU” diyerekten israrla ne kadar beceriksiz sehirliler oldugumuzu anlatti ve suyu takip etmemizi soyledi. Bu asamada 3 erkek sirayla kusmaya basladik yorgunluktan ve oksijensizlikten. Aramizdaki bayan hepimizi cebinden cikarsa da kaybolmanin verdigi panigi bizim gormeyecegimiz sekilde taslarin arkasinda aglayarak yasadi. Bunu nasil anladim derseniz ben de moral bozulmasin ve dalga gecilmesin diye kimsenin gormeyecegi yerde kusmaya calisiyordum, kendisiyle karsilastik. Bu asamada son paket makarnamiz kalmisti ve erimis kar sularindan beslenen kucuk su akintilariyla ayakta duruyorduk. En sonunda patikanin tepesine geldik. Yalniz hava kararmaya baslamisti ve asagida inanilmaz sis vardi. Ayi ayak izine benzeyen cukurlarin oraya “yildirim ayni yere iki kez dusmez” diyerek kamp kurduk. Bu noktada ayi daha once oraya geldiyse yine gelir mantigi oksijensizlige takildi haliyle. Sabah uyaninca elimizdeki dandik krokide hedef yayla olarak gosterilen Yuksekkavron’a erismek icin hareket ettik. Benim gunes surdan dogdu, demek ki boyle gitmemiz gerek diyerek gosterdigim 45 derecelik aci yeterince ayrintili degildi belki ama en azindan cabalamam takdir topladi. Yaklasik 6 saat daha yurudukten sonra birkac haneli bir yayla ve buyuk bas hayvan gorduk.
Alttaki video o andan bir kesittir. O kadar tuzumuz niye vardi hala anlamis degilim. Neticede yaylada oturan koyluler bizi koy mahsulleriyle besleyip gitmemiz gereken yere dogru suzulen yolu gosterdiler. Kendileriyle yaptigimiz Ermeni soykirimi ve Inonu/Ataturk ayrismasi muhabbeti cok enterasandi. Yola koyulduktan sonra iki saat icinde verdigimiz yaklasik 17. molada “Istatiksel olarak sanssizligimiz bu noktada bitmis olmali. Hedefledigimiz ilceye giden Miss Danimarka adaylarinin promosyon otobusunun gecmesini bekliyorum” dedim. 15 dakika icinde iki Karadenizli adamin o ilceye giden minibusu denk geldi. Kucuk bir hata payiyla da olsa hipotezimin gecerliligini kanitlamistim.
Kackar’dan sonra baska hicbir daga cikmadigimi soylememe gerek yok sanirim. Dag ruzgarindan kicim donarken isitmayan gunesten dolayi kulaklarimin ustunun yanmasi kaderime isyan ettirdi. Ama o “Anadolurail” grubunu tekrar toplayarak 3. geleneksel geziye kalkismayi her turlu allesinklusiv tatile kesinlikle tercih ederim.
Kapadokya gezisi sonrasi Toros – Aladaglar’da Emler Zirvesi’ne oksijensizlikten basimiz agriya agriya ciktiktan beri kendimize inanilmaz guvenimiz gelmisti. 3 erkek olan kadroya bir cicek ekleyerekten ertesi sene Kars/Artvin/Trabzon triosunu gezmeye karar verdik. Gezinin doruk noktasi Kackar Dagi’na cikmak olacakti. Istanbul’dan kiytirik bir tup, yazliktan pili bitmis fenerleri alip yola koyulduk. Daga minibuslerle yaklasip bir gun dusuk egimli tirmanma yuruyusu yaptik. Zirveye cikisi yarim gunluk mesafede Deniz Golu denen yerde kamp kurduk. Ertesi gun zirveye dolu ve yagmur arasinda, butun turistler geri donerken ciktik. Musevi efsanesine gore irkin cikis noktasi oldugu inancindan dolayi cok sayida Israilli’ye rastladik. Ben kendi memleketimde gecen mitleri bilmezken adamlar kalkmis Karadeniz’de sembolik dag tirmaniyordu. Yeterince yuksege cikinca cep telefonlari garip bir sekilde cekmeye basladi. Hatta babamdan Kleberson’u aldigimiz haberini alinca doping etkisi yapti. Neticede zirve yapip Deniz Golu mevkiine geri donduk.
Gunun yorgunlugunu yansitan resimde en sagdaki apaci benim. Kis kiyafetlerim deplasmanda oldugu icin parlak New Balance ayakkabilarimi abimin 15 senelik esofmaniyla babamin 20 senelik kazaginin tamamlamak zorunda kalmasi Umut Sarikaya karikaturlerini animsatmis olabilir. Icimdeki Bob Marley tisortu de cabasi.
Bu noktada yasadigimiz gurur ve kendine guven sonun baslangici oldu.
Zirveye soyle ciktik, geri boyle alternatif yoldan donelim dedik. Once kaya kapli yokusu ciktik. Kayalar ustune bastikca asagi kayiyordu, hatta arkadasim bir kere 3 metre kadar deplase oldu yanlis bir adimla. Toparlamasa helikopter cagirmamiz gerekecekti. Yolda her 50 m’de bir “baba” denilen tas topluluklari vardi. Babalari takip ede ede ilerliyorduk. Derken bir asamada babalar bitti ve resmi olarak kaybolduk. Saatlerce yurudukten sonra elinde av tufegiyle dolanan bir amcaya rastgeldik. Kendisi “BEEEUUUUUUUUUU coh fuzuli celmissinuz, BEEEEEUUUUU” diyerekten israrla ne kadar beceriksiz sehirliler oldugumuzu anlatti ve suyu takip etmemizi soyledi. Bu asamada 3 erkek sirayla kusmaya basladik yorgunluktan ve oksijensizlikten. Aramizdaki bayan hepimizi cebinden cikarsa da kaybolmanin verdigi panigi bizim gormeyecegimiz sekilde taslarin arkasinda aglayarak yasadi. Bunu nasil anladim derseniz ben de moral bozulmasin ve dalga gecilmesin diye kimsenin gormeyecegi yerde kusmaya calisiyordum, kendisiyle karsilastik. Bu asamada son paket makarnamiz kalmisti ve erimis kar sularindan beslenen kucuk su akintilariyla ayakta duruyorduk. En sonunda patikanin tepesine geldik. Yalniz hava kararmaya baslamisti ve asagida inanilmaz sis vardi. Ayi ayak izine benzeyen cukurlarin oraya “yildirim ayni yere iki kez dusmez” diyerek kamp kurduk. Bu noktada ayi daha once oraya geldiyse yine gelir mantigi oksijensizlige takildi haliyle. Sabah uyaninca elimizdeki dandik krokide hedef yayla olarak gosterilen Yuksekkavron’a erismek icin hareket ettik. Benim gunes surdan dogdu, demek ki boyle gitmemiz gerek diyerek gosterdigim 45 derecelik aci yeterince ayrintili degildi belki ama en azindan cabalamam takdir topladi. Yaklasik 6 saat daha yurudukten sonra birkac haneli bir yayla ve buyuk bas hayvan gorduk.
Alttaki video o andan bir kesittir. O kadar tuzumuz niye vardi hala anlamis degilim. Neticede yaylada oturan koyluler bizi koy mahsulleriyle besleyip gitmemiz gereken yere dogru suzulen yolu gosterdiler. Kendileriyle yaptigimiz Ermeni soykirimi ve Inonu/Ataturk ayrismasi muhabbeti cok enterasandi. Yola koyulduktan sonra iki saat icinde verdigimiz yaklasik 17. molada “Istatiksel olarak sanssizligimiz bu noktada bitmis olmali. Hedefledigimiz ilceye giden Miss Danimarka adaylarinin promosyon otobusunun gecmesini bekliyorum” dedim. 15 dakika icinde iki Karadenizli adamin o ilceye giden minibusu denk geldi. Kucuk bir hata payiyla da olsa hipotezimin gecerliligini kanitlamistim.
Kackar’dan sonra baska hicbir daga cikmadigimi soylememe gerek yok sanirim. Dag ruzgarindan kicim donarken isitmayan gunesten dolayi kulaklarimin ustunun yanmasi kaderime isyan ettirdi. Ama o “Anadolurail” grubunu tekrar toplayarak 3. geleneksel geziye kalkismayi her turlu allesinklusiv tatile kesinlikle tercih ederim.
9 yorum:
Keci misiniz lan dagda ne isiniz var? Insanoglunun maksimum tirmanacagi yukseklik, ayari bozuk olup yerden azicik yukarida duran asansor yuksekligidir.
national geographic izliyormuş gibi oldum okurkene.. bob marley tişörtü de acayip fantastik olmuş o ortamda. alexander supertramp çağrışımı yapıyor hafiften :)
Yahu ben sizi tanıyorum galiba tipler hiç yabancı değil --RC 01-02?
Tahmin dogru, '02. Nerden taniyorsun?
@othello
Kimligimizi inkar etmenin faturasi agir oluyordu hakkaten. Sehrin korna gurultusune, egzos dumanina kurban.
@stalker
NG yandan bayagi saglam yerse belki bizim seviyemize inebilir. Amator ruh ve kocaman tuz kutusuyla bu kadar oluyor. Aksam birkac resim daha koymaya calisirim. Alexander'i bilmem ama ben kamp sonunda dus aldigimda sampuan kopurmeyecek kadar kirlenmistim. Ayriyeten alafranga tuvalet sampi.
Ben de '04üm, rc'den simaen tanıyorum sizleri, Amerika deplasmanı teması ve yazılar hoşuma gitti, bir süredir blog'u takip ederken resimleri görünce şaşırdım!
Resimdeki gezi elemanlari bloga yazmiyor, belirteyim dedim. Blogu Ankara altyapisindan ODTU'lu Redman'le yaziyoruz. Kendisi RC'li olmadigi icin bizden farkli olarak cacik olacak.
'04 son mohikanlar galiba. Gorsem ben de seni tanirim muhtemelen.
Evet, biz de kendimize RC'Son diyorduk o zamanlar :) Muhabbeti buradan uzatmayalım --ulaşabileceğim bir email adresiniz var mı?
amerikadeplasmani@gmail.com, bekleriz.
Yorum Gönder