Evdeki bilet arsivimden baktim, en son 11 Agustos 2006'da gitmisim Inonu'ye, Bobo'nun 2 gol attigi, Nobre'nin Gaziantepspor'lu Bekir'le yumruklasip oyundan atildigi, 2-1 kazandigimiz maca. O tarihten beri ilk kez Pazar gunu Galatasaray maci icin tribundeydim. Tam 1017 gun gecmis yani Besiktas'i canli canli Inonu'de seyretmeyeli. Ozlemisim.
Stada babamin Fulya'daki evinden yuruyerek gittim. Saat 18:00 gibi Kartal Yuvasi'ndaydim. Amacim ColaTurka'li formaya uyguladigim boykotu sonlandirmak ve stada erkenden girip tribunlerin havasini solumakti. Enine cizgili siyah-beyaz formada karar kildiktan sonra cebimdeki bozuk paralarla da cekirdek alip Yeni Acik giselerinde siraya girdim. Erkenci oldugum icin pek kalabalik degildi. Az onumde konustuklari dilden ya Belcika'li ya Hollanda'li oldugunu cikardigim bir cift vardi, garibanlar Eski Acik yerine Yeni Acik'a gelmisler. Kapidaki gorevli - hakli olarak - onlari alamayacagini soyleyip el hareketleriyle turnikelerden cikip stadin ters tarafina gitmeleri gerektigini anlatmaya calisti. Fakat sirada bekleyen firlama taraftarlar hem "Kari-koca o kadar yoldan gelmisler, bir de stadin cevresinde dolanmasinlar" diye dusundugunden hem de biraz girgir yapmak icin olsa gerek olaya mudahale ettiler. "Al al al" tezahuratlari icinde 15-20 kisi kapidaki gorevliye laf anlatmaya basladilar, 2 kisiden birsey olmazdi ne de olsa. Bu arada ne oldugunu anlayamayan gariban turistlerin saskinliklari her hallerinden belli oluyordu. Neyse, kapidaki arkadas gorev askiyla onlari iceri almamakta diretince turistlere yol tarifi yapmak da bana dustu. Adamcagizla karisi taraftarin geri kalaniyla "Siyah-Beyaz-Sampiyon-Besiktas" cektikten sonra Eski Acik'a dogru yola kuruldular, biz de iceri girdik. Babamin tribun arkadaslarindan olusan grubun geri kalani hala meyhanede oldugu icin kendi basima 2. katta Kapali tarafinda yerimi aldim. Sik sik Inonu'ye gidenler bilirler; mac baslamadan tribunlerin havasindan buyuk olcude belli olur Besiktas'in maci kazanip kazanmayacagi. Kupayi almis olmanin ve ligde son duzluge gelmis olmanin etkisiyle taraftarin havasi bu sefer gayet yerindeydi. Etrafimdakilerin "Fener macinda stadin atmosferi boyle degildi, herkesin uzerinde sanki olu topragi vardi" serzenisleri de bu tezi dogrular nitelikteydi. Sonra takim sahaya cikti. Biz topculari teker teker tribunlere cagirdikca onlar takim halinde gelip bizi selamladilar. Bugune kadar esine rastlamadigim, cok hos bir hareketti bu ve sezonun ikinci yarisindan itibaren takim icerisinde olusan guzel havanin sahaya yansimasiydi. Boyle olunca biz de iyice havaya girdik ve macin beklemeye basladik.
Yer: Inonu Stadyumu
Tarih: 24 Mayis 2009
Besiktas: Rustu, Ibrahim Toraman, Sivok, Gokhan Zan, Ibrahim Uzulmez, Cisse, Ernst (85' Ugur), Tello (46' Yusuf), Holosko, Ekrem, Bobo (74' Nobre)
Galatasaray: Orkun, Sabri, Emre Asik, Mehmet Topal, Hakan, Ayhan, Baris, Arda, Kewell, Nonda, Baros
Yusuf'un sakatliktan tam donmemis olmasi sebebiyle sadece 45 dakika oynayabilecegi dusunuldugunde ideale en yakin kadrosuyla sahadaydi Besiktas. Belki Ekrem yerine hucumun solunda Serdar Ozkan dusunulebilirdi; ancak tahminimce o kanattaki Arda Turan tehdidi ve Ekrem'in bircok pozisyonda oynayabiliyor olusu sebebiyle Denizli'nin tercihi bu yonde oldu. Burada da sikca degindigimiz savunmada Sivok, ortasahada Cisse tercihi de zaten olmasi gerekendi. Galatasaray'da ise Orkun'un kaleye gecmesi disinda tahmin edilen kadro sahadaydi. Agirlikli olarak Arda sagda, Kewell ise solda tercih edilmisti. Nonda da, Lincoln'un yoklugunda, Baros'un biraz arkasinda yer aldi.
Besiktas asagi yukari kupadaki Fenerbahce macinin taktigiyle sahadaydi. Takim oyunu geride kabul ediyor ve her Galatasaray hucumunda 11 kisi ile topun onune geciyordu. Denizli bu taktikle hem ilk devrede savunmayi saglam tutmayi hem de rakibi uzerine cekerek arkada bosalan alana suratli ileri uclusu Holosko, Bobo ve Ekrem'i sokmayi amaclamisti. Galatasaray'in ihtiyaci olmadigi halde galibiyet icin oynamasi bu taktigin duzgun bir sekilde islemesinde onemli rol oynadi. Kupadaki Fenerbahce macinda gordugumuz dortlu savunma ve onundeki Cisse ile oynanan yarim alan savunmasi, yarim adam markajli defans sistemi de bu macta aynen sahadaydi. Bekler Kewell ve Arda'yi ortasahaya kadar takip ediyor, Gokhan Zan ve pozisyona gore Cisse de Baros ve Nonda ile adam adama oynuyordu. Benim cok daha fazla acik vermesini bekledigim bu duzen, iki bireysel hata (27'de Toraman'in ceza sahasinda Gokhan'in acigini kapatmak icin Kewell'i bos birakmasi ve 35'te Uzulmez'in yaptigi sacma pas hatasi ile Baros'un Rustu ile karsi karsiya kalmasi) disinda, takimin topa 40%'tan az sahip oldugu ilk devrede, rakibe firsat tanimadi. Yusuf'un eksikliginde ileride top tutmakta zorlanan Besiktas ise kontraataklardan 3 yarim pozisyon buldu ancak bunlardan yararlanamadi. 41'de serbest vurusta karambolden gelen gol ise buyuk sansti. Besiktas riske girmeden rakibini geride bekleyerek gecirdigi 45 dakika sonunda one gecmisti ve ustune Sivas da evinde 1-0 magluptu. Bu sayede ikinci 45 dakikada da ilk yaridaki oyun planini surdurebilecek ve daha da acilacak Galatasaray karsisinda kontraataklarla etkili olabilecekti. Mantikli olan da buydu.
Ikinci yariya Denizli Yusuf-Tello degisikligiyle basladi. O anda skoru da dusundugumde biraz erken gelmisti bu degisiklik, ancak sonradan ogrendik ki Tello sakatlanmis. Olmasi gereken Yusuf'un Tello'nun yerine ortasahaya gecmesi ve Besiktas'in maca ayni duzende devam etmesiydi. Hatta Yusuf cok etkili oldugu sol forvet destekleycisi olarak da oyanyip Ekrem onun yerine ortasa ucluye gecebilirdi. Ancak takim santrada sahaya dizilince gorduk ki Mustafa Denizli bir kez daha takimin isleyen duzenine comak sokmus ve Ekrem'i savunmanin sagina cekerek besli bir defans olusturmustu. Ekrem ve Uzulmez, Kewell ve Arda ile neredeyse tam saha adam adama oynuyor, Sivok ile Toraman da Nonda ve Baros'tan yakin olana yapisiyor, Gokhan Zan ise bu dortlunun arkasinda 'supurucu' olarak oynuyordu. Denizli'nin sacma sapan mac ici savunma sistemi degisikliklerine ikinci yarinin basinda son verdigini dusunuyordum. Tek yaptigi geri dortlude oynayan isimlerle sikca oynamakti ve bunu da zaten buradan yeterince elestirmistik. Ancak bu rakibin hucum adamlarina birer markajci verip ustune bir de 'supurucu' sahaya surme fikri ilk yarida puan kaybedilen sayisiz macin ortak noktasiydi ve buna boylesine onemli bir macta hem de Galatasaray karsisinda geri donulmus olmasi cok ama cok gereksiz bir kumardi. Ben buna soylenirken tribunun geri kalani "Bu adamin derdi ne? Takim ne guzel onde iste." der gibi onaylamayan gozlerle bana bakiyordu. Ancak onlar da mac baslar baslamaz takimin bozulan ahenginin farkina vardilar. Oyle ki Kewell'in golunun hemen oncesinde Baros'un karsi karsiya kacirdigi (ya da Rustu'nun kurtardigi) 100%'luk gol pozisyonu ve yine hemen sonrasinda Gokhan Zan'in ortasahada kaptirdigi top ustune Ekrem'in cok onemli bir hamle ile arka direkten cikardigi bir baska Galatasaray hucumu sonrasinda yapilan taktik mudahalenin takimi paramparca ettiginin farkina varmak icin de alim olmaya gerek yoktu zaten. Denizli'nin sacma degisikligi sebebiyle, teoride guclenmis olmasi gereken Besiktas savunmasi ikinci yarinin ilk 6 dakikasi icinde ilk yari boyunca yaptigindan daha fazla pozisyon hatasi yapmisti. Bugune kadar en azindan yaptigi hatalardan mac icinde donmek konusunda gayet akilli davranmis olan Denizli'den bu noktada Gokhan Zan veya Toraman'i cikarip yerine Nobre veya Serdar Ozkan'i almasini, ya da en azindan Ekrem'i tekrar sol kanada surmesini bekledim. Ancak bu da gerceklesmedi ve oyunun kontrolu tamamen Galatasaray'a gecti. Artik zaman daraliyordu ve Sivas'tan gelen iki gol haberiyle takima beraberlik de yetmez hale gelmisti.
Tam bu anda, taraftar da artik soylenmeye baslamisken, Yusuf'un enteresan golu geldi. Rustu degaj yaparken sakatlanmis, bunu hakeme isaret ediyordu; ancak Galatasaray oyuna devam etti ve savunmada top Ibrahim Uzulmez'de kaldi. Ibrahim'e tum stad topu disari atmasi icin bagirirken Rustu'nun sakatliginin farkina varmamis olan 'Deli Ibo' topu ileri Yusuf'un onune dogru rastgele vurdu ve Yusuf'u Emre Asik ile basbasa birakti. Emre mac boyunca sayisiz sefer yaptigi gibi topu ileri vursa yine pozisyon olmayacakti; ancak o da ayak ici bir pasla topu oyunda tutmak istedi ve bunu basaramayinca topu Yusuf'a kaptirdi. Topu 40 metre suren Yusuf, Mehmet Topal'in da hatasiyla bombos kaldi ve topun dibine girdi. Televizyondan daha sonra gordugumuz uzere Orkun'un mudahalesi olmasa disari gidecek olan bu top kalecinin koluna carparak tekrar Yusuf'un onune dustu ve O da topu bos kaleye yuvarlayarak maci 2-1'e tasidi. Mac berabere giderken Galatasaray'in savunmasini bos birakacak kadar Besiktas'in uzerine yuklenmesinden tutun, iki takimin da Rustu'nun sakatligini gormemesi ve uzerine yapilan 2 bariz savunma hatasi ile bir daha esine az rastlanacak bir gol oldu bu. Son donemde Mustafa Denizli'ye 'sansli' diyenlere karsi yogun bir tepki var, ama kimse kusura bakmasin, ne oyunun gidisatiyla ne de Besiktas'in taktigiyle aciklanamayacak bir goldu bu ve ayni mac 100 kere oynansa bir benzerini daha gorecegimizi dusunmuyorum. Fanatik skor yazarlari Mehmet Topal'a carparak giren ilk gol icin bile "Ceza sahasina o kadar orta yaparsaniz elbet top birisine carpip kaleye girer" diyebilir belki, ancak atilan ikinci golun sans olmadigi konusunda beni ikna edebilecek bir tek kisi oldugunu dusunmuyorum.
Takimin cok onemli bir maci kazanip sampiyonlugun esigine geldigi bir gunden sonra Denizli'yi daha da fazla elestirmek istemiyorum; ancak bana kalirsa macin ikinci yarisinda kaybetmek icin elinden geleni yapmistir. Mesela Turkiye'nin hal-i hazirda en formda oyuncusu olan Holosko'ya mac boyunca Hakan Balta'yi kovalatmis olmasinin uzerinde durulmalidir kesinlikle. Hatta liberolu sisteme dondukten sonra bu gorevin Sivok yerine takimin pozisyon bilgisi en dusuk savunma adami ve en onemli ozelligi iyi bir kesici olmak olan Gokhan Zan'a verilmis olmasi da incelenmelidir. Ancak sonucta Besiktas herseye ragmen bir sekilde kazanmistir ve malesef bizim ulkemizde kazanan ne olursa olsun herseyi dogru yapmistir.
Bir paragraf da Galatasay’li Sabri ve macin hakemine ayirmadak lazim. Sabri hakkinda zaten cok yazildi cizildi, kendi taraftarlari dahi son derece itici buluyorlar bu adami. Gerci ona da cok kizmamak lazim, ‘Imam Osurursa Cemaat Sicar’ sendromunun bir baska kurbanidir lakin kendisi. Yine de ilk devrenin sonunda, Tello hala yerde yatarken, yani topu alsa dahi oyunu baslatma sansi yokken Holosko’ya neden saldirdigini anlamak mumkun degil. Biz stadda ters tarafta kalmis da olsak, Sabri’nin Holosko’ya DigiTurk kameralarina yansiyandan daha fazlasini yaptigini ve bu yuzden 4. hakemin de sahaya girdigini gorduk. Goruntulerin bu kadar kisa kesilmis olmasi DigiTurk adina buyuk bir yayincilik hatasidir. Ancak gelelim hakemin bu pozisyonda kart kullanmama kararina. Buyuk ihtimalle yardimcisina uyarak hareket etti. Ancak – Sabri Holosko’ya vurmamis bile olsa – oyun durmusken ve daha bir sure baslama sansi yokken, 15-20 metre rakip takim oyuncusunun uzerine kosup yapilan bu tarz agresif bir hareketin cezasinin en az sportmenlik disi harekketten sari kart olmasi gerektigini dusunuyorum. Bu hareketi ‘derbi atesi’ ya da ‘topu bir an once alip oyunu baslatma istegi’ gibi gerekcelerle de aciklayamiyorum. Bir de su soruyu sormak lazim tabii ki: Holosko orada Sabri’nin tahrikine uyup ona bir yumruk atsa hakemin karari ne olacakti? Ben soyleyeyim, Sabri’ye tahrik ve sportmenlik disi hareketten ikinci sari kart, Holosko’ya da direk kirmizi kart cikardi. O yuzden daha fazla birsey soylemek gereksiz. Holosko’yu da sakin kalmayi basardigi icin tebrik etmek lazim ayrica, tribunde “Pascal olsaydi da su Sabri’nin agzini burnunu kirsaydi” diyen cok vizyon yoksunu akilsiz adam vardi nitekim. Hakemin eyyam kokan diger yanlis kararlari da Ernst’i ve Emre Asik’i oyundan atmamis olmasiydi. Durum boyle olunca insan istemeden maci 11’e 11 bitirmeye sartlanmis oldugunu dusunuyor. Yusuf’un hakemi aldattigi gerekcesiyle sari kart gordugu pozisyonla ilgili de yorum hatasi diyerek gecmek istiyorum. Eminim pozisyonu daha iyi bir acidan gormus olsa idi karari en kotu ihtimalle oyunu devam ettirip Yusuf’a sari kart cikarmamak olurdu.
Neticede son haftaya 2 puan ve 2 (hatta gol sayisi sebebiyle 3) averaj farkla lider giriyor Besiktas. Kumede kalmayi garantilemis Denizlispor karsisinda alinacak bir beraberlik bile buyuk ihtimalle sampiyonluk icin yeterli olacak. Keza Sivasspor ve Trabzonspor’un maclari hic kolay degil. Takimin ates hattinda performansi yukselen ender isimlerinden biri olan Yusuf’un eksikligi buyuk handikap olsa da bu saatten sonra kim oynarsa oynasin fark etmemesi lazim. Mustafa Denizli deneyerek buldugu ideal kadro ve sistemde cok buyuk degisikliklere gitmezse, Besiktas deplasmanda istedigi skoru alip sampiyon olacaktir.
Besiktas – Galatasaray: 2-1
41’ (1-0) Mehmet Topal (kk)
49’ (1-1) Kewell
59’ (2-1) Yusuf
Not: Biraz eve gidip Amerika'ya donus icin bavul yapmam gerektigi, biraz da yonetimin Inonu’nun yikimina bu yaz baslayabilecegine inanmadigim icin stadda veda turuna kalmadim. Ancak olur da yeni projeye baslarlarsa da efsane staddaki son maca gitmis olmak guzel bir ani olacak.
Bir Sağ Bek, Üç Mevki: Aaron Wan-Bissaka
-
Premier Lig geçtiğimiz hafta başladı. Hem takım hem de oyuncu bazında her
sezon yeni bir hikaye demek. Galiba geçtiğimiz sezon hiç de fena bir
görüntü verm...
6 yıl önce
1 yorum:
Iyi etmissin. Ben de Ali Sami Yen'e veda macina gitmistim. Sene 2003. Rakip Gencler olsa gerek.
Yorum Gönder